
“Dünya küçük, hayat büyük.”
DÜŞ!:
Metrelerce düş
Kilometrelerce düş
Düşeceğin yeri görmeden düş
Yerin yedi kat altına in
Hıçkırarak yardım dile
Tanrı’ya sığın
Sevdiklerinin yüzü gözünün önünde
Düşmeye devam et
En çok sevdiğin,
Gözden
Onu bir kenara koy
Önce daha az sevdiklerinle vedalaş
Hiç tanımadığın yüzler gelsin gözünün önüne
Hepsi aynı yüzmüşçesine
Kurtulmayı, kurtarılmayı umut et
Dile, dilen, yalvar
Günahlar silinir o an
Un ufak ol acıdan ve korkudan
Neden mi sen?
Güldürme göktekini
Senin azabın kısa
Merhamet dileme
Onurun seninle.
Ya onlar?
Sığındığın yer
Senin doğduğun yer
Şimdi vedalaş,
Gözdenle.
Beraberce düşün artık.
Elele.
Serbestsiniz.
Sevgi kurtarır.
Son nefesini kolay vermen için
Sevmek gerek.
Birini ölesiye sevmek gerek.
Ancak öyle hallolur hayat.
Kapın çalıyor.
Sakın ses etme gelene.
Gene çalıyor.
Kimmiş sor.
Karşı taraf “Benim.” diyor.
Sakın açma.
Ama tekrar sor.
Tekrar.
Tekrar.
“Ben senim.” diyor.
Bekletmeden aç artık kapını.
Feridüddin-i Attar candır. Sıkıntıda bir ruha umut ve esin, nerede yanlış yaptım diyen bir başka ruha da sükut verir. “Herkeste olan dört şeyden dört şey daha meydana gelir: İnatçılıktan rüsvalık, öfkeden pişmanlık, kibirden düşmanlık, tembellikten düşkünlük.” Üçüncü dünya ülkesinde yönetemeyenlerce yönetilmeye çalışılıyoruz. Geldiğimiz noktada bir parça umut dileniyoruz. Tanrım bir parça daha nefes, birkaç saniye daha hayat ver derken, istediğimizi aldığımızdan habersiziz. Son saniyede bile olsa gelir O ve verir dileyene dilediğini. Hep gelmiştir zaten. Bizse ne kadar az istemişiz? Kimlerden neler istemişiz? Biz istemeyi bilmemişiz. Yılanlar dolaşır durur televizyon ekranlarında. Dilleri dışarıda. İnanmayın onlara. Paramız değersiz, sanatımız samimiyetsiz, başımızdaki belayı savmaktan acizken; müteahhite cami yaptırtan, terziye kefen diktiren adamlar hayat sigortamızı yapıyor. Hayatın kısa olduğunu hatırlatmak ister gibiler evvel erken. Biz de sizden öğrendik. Bu da bizim kaderimiz ve kederimiz. Çek çek bitiremedik. Tanrı bizi evrenin tımarhanesine atarken, bilmiş. O hep bilir zaten. Sorun Goethe’nin de bilmiş ve ermiş olması. Sorun onun bir parça ışık diye mırıldanırken, okuyucusunun hayatında bir ışık olması. Sorun eskiden insanlara neden dayanamadığını bilmeden ama gene dayanamadığında değil; sorun şimdi insanlara neden dayanamadığını bilerek dayanamamanda. Sorun sen sakin bir liman ararken içinde kopan fırtınaların neden koptuğunu bilmeyen gemilerle karşılaşmanda. Sorun yanlış kaptanlarda. Sorun sessiz tayfada. Sorun buzdağında değil. Sorun sende, bende, hepimizde.
KENDİNCE SEVDİ:
Her gün işe giderken en çok kullandığın yol bu.
Her sabah aynı kafede kendine gelirsin bir fincan kahveyle.
İpek çoraplı, ince topuklu ayakkabılar giymiş kadınlardan gözlerini alamazsın.
Bilirim.
Seni.
Roma’nın Arnavut kaldırımlı eşdeğer ruhlu yollarında, cilası pırıl pırıl makosen ayakkabılarınla yürürken, slim sigarandan içine çektiğin her nefeste, nefesindeyim.
İçini bilirim.
İyiden.
Ciğerlerinin en ince sırlarına vakıfım.
İncecik damarlarından sızarım.
Sense hayallerini savurtuyorsun ağzından çıkan dumanlarla, bir gören olması umuduyla.
Gören oldu belki.
Anlayan oldu mu peki?
Ben kadar!
Öğlene doğru işlerin yavaşlayıp, kendine zaman ayırabildiğinde akşam için planlarını anlat bana.
Dinlerim ben seni.
Hep dinlerdim seni.
Bilirsin.
Uzakta bile olsam.
Engel değildi aramızdaki ülkeler ve kıtalar.
Artık daha az arar oldun ve özler.
Hissetmiyorum sanma.
Ben senin her gününü, her anını bilirim.
Gömleğinin ilk düğmesini açmışsın
Kravatın rahat vermiyor
Aradığın rahatlama başka
Traş losyonunun kokusu en çok adem elmana sinmiş
İpince gözlük izin kalmış yazdan
Sonbaharda hep asabiyet üzerinde
Yarın seni yutacak gibi
Günler yamyam değil
Günler benzersizdir sadece.
Görev bilinciyle saatleri ezerler.
Bir sen kalırsın her doğan günde.
Bense öldüm.
Yıllar yıllar içinde.
Yaşlanmadan kıyılarda dolaştım kendimce.
Ve artık içindeyim nihayet.
Annenim ben senin
Çocuğumsun benim.
Hem kocamsın, hem sırdaşım.
Ahh bir içinden atabilsen beni.
Bense bir görmezden gelebilsem seni.
Bir hayat bu kadarlık sevmekle geçti bende.
Çok pişmanım keşke daha çok sevseymişim
Kendimce. Belki hayat daha güzel geçerdi öyle!
Bir Cevap Yazın