KING LEAR : KRAL LEAR

37CBD200-E10E-475A-B459-0E788A29C0F9

KING LEAR : KRAL LEAR

“Doğduğumuzda ağlarız biz, aptalların bu büyük sahnesine geldik diye.” Kral Lear

“Bu dünyanın en harika züppeliği; talihimiz bozulduğunda, özellikle de davranışlarımıza yansıdığında, bunu Güneş’in, Ay’ın ve yıldızların hatası olarak görür, gereksinimin zalimliğine kapılırız. Gökçe zorlamanın bir budalalığı bu. Küresel hakimiyeti olan hilekarlar, hırsızlar, hainler, ayyaşlar, yalancılar, caniler, hepsi de dünyasal nüfusun mecburi itaatine uyarlar. Hepimiz kutsal hücum içerisinde birer kötüyüzdür.” Edmund

“Bir istiridye kabuğunu nasıl yapar? Ben de bilmem. Ama bir salyangozun neden evi vardır bilirim. Başını soksun diye. Kızlarına veremesin ve boynuzlarını koruyabilsin diye.”

GİRİŞ :

En az sevdiğim Shakespeare karakteridir Lear, Kral Lear(statüye bakmıyorum desem de, her Shakespeare eserinde muhakkak hayaletlere karışmış, hayatı çok sorgulamanın, geçmişi eşeleyip durmanın tesiriyle ne yapacağını şaşırmış(ne gerek vardıysa, kralsın sen) bir kral, ödip bir prens(ödip uygun evet), birkaç kont ya da dük, fala büyüye sarmış bir ana kraliçe, bir meczup, kristal küreli kırklara karışmış uzun saçlı büyücü(biliyorum abartıyorum), öteki tarafa istinaden de Sofokles soyundan ve kafasından birkaç mezar kazıcı ve hortlak vardır ve nedense fakirler fakir fakir bir köşede fakirlik içinde yaşar da, hep üst tabakanın hayatı ilgilendirir Bay William’ı). Benimse pek çok nedenim olmakla birlikte, en çok kaçık ihtiyarları sevmiyor olmamdan kaynaklı olabilir Lear sevgisizliğim ve biliyorum ki asla yaşlanmayacak klavye tıklayan ellerimin denetçisi olan aklım, benim şefkatli keçilerimi aratmak zorunda kalmayacaklar yeryüzünde herhangi kimselere. Lear’ın bu seferki keçileriyse Sir lakaplı, yetenekli mi yetenekli Anthony Hopkins’in dehasına emanet. Onun keçilerini kovalıyoruz bizler de beraberinde yaklaşık iki saat süresince.

Adetim olduğu üzere yazmak üzere olduğum her filmin, kaç bölüm olursa olsun her dizinin ikinci izleyişimde daha iyi kavrıyorum değerini. Filmini ilk izlediğimde biraz da sabırsız bir anıma gelmişti belki de, iki saat çok fazla, bu kaçık kralın hayatı yetti ama, yuvarlak masa etrafında elinde kalem devlet mi bölüşülürmüş, 21. yüzyılda böyle diyalog mu olurmuş, alışveriş arabalı kral mı olurmuş süpermarket süpermarket gezen, bitse de kaçsam dedikten hemen sonra, biraz da Bay William’ın metindeki sabır gerek krala sözlerinin de etkisiyle ikinci izleyişimde ancak gerçek değerini teslim edebildim Richard Eyre’ın filmine. Bundaki en önemli etkense oyunun bizdeki versiyonlarını izledikten sonra oldu şüphesiz (hiç üşenmedim izledim, youtube sağ olsun). Lear olmuş bir karikatür reji sayesinde. Dönem kostümlerinin bunda çokça payı olsa da filmdeki Cordelia sakin sakin oturduğu masada babasına dalkavukluk etmeyi reddedişinin nedenlerini açıklarken, bizdeki versiyonlarda nerdeyse eli belinde geçgince Cano Cordelia’nın seyirciye meyletmiş çemkirmekte olduğu sahnelerle karşılaştım bir anda. Filmin yönetmeni Eyre’ın hakkını teslim etmek gerek burada. Elindeki malzemeyi ziyan etmemeyi başarmış, filme de aktarmış ustaca. Oyuncu da mı yoksa yönetmende mi aslan payı diye soracak olursanız, beyhude yumurta ve tavuk döngüsünü hatırlatacağım sizlere ve ama Hopkins bu ve dizginlenemez ve dizginlenmedikçe de tat veren bir oyunculukla karşınızda. Bazen reji bir aktöre teslim olmak zorunda kalır, başka çaresi de yoktur. Neticede, şimdilik, izlediğim en iyi Kral Lear performansı olarak kalacak aklımda. Çılgınca, akıllara ziyan, ezip geçen, akılçelen, rol çalan bir şeyler var seksen yaşındaki aktörün performansında. Müşfik Kenter ve Haluk Bilginer’i akla getirtiyor Hopkins’in ses rengi. Kenter öldü, geriye Bilginer kalıyor sadece sahnede ve beyazperdede fırtınalar estirecek olan. Bilginer ve onun kalibresinde olan aktörlerse her zamankinden daha çok rejiye emanet hem sahnede hem de bir film dahilinde.

ABF47AA1-E05E-424C-80EE-B4F5DE0562DB

BAY LEAR :

Politik esintilerin etkisindeyim bu aralar sıkça. Olunmayacak gibi de değil bu iklimde, sert esen rüzgarların içinde. Bay Lear size bir başka Bay’ı mı anımsatıyor diyecek olursanız, yook diyeceğim. Bizdeki Bay’lar şahsına münhasır olmakla beraber, biraz daha uzattığım takdirde filme girememe endişesi taşımaktayım kendi içimde. Her neyse. Hiç Lear izlememiş, Shakespeare da okumamış olabilirsiniz; sorun değil. Her aktörün rüyası Lear çekilmiş vaziyette karşınızda, bir tık kadar uzağınızda. Demans olmuş, yaşarken miras paylaştırmak telaşıyla yaş tahtaya basacak olan ihtiyar Kral, sabırdan yoksun vaziyette verdiği ani bir kararla hem kızlarının, hem kendisinin, hem de çevresinin mahvoluşuna sebebiyet veriyor. Miras ülke olunca da kıymeti de, kavgası da büyük oluyor. Başına topladığı her biri bir yerin dükü olan iki damadı ve adamlarının arasında, sırayla, kızlarından ona duydukları sevginin şeklini ve miktarını kelimelerle dile getirmesini istiyor. Karanlık gayeli kral, krallığını 3’e bölüyor ki yaşı ilerlemişken işlerini genç bireyler arasında bölüştürebilsin hem de kızlarının çeyizlerini dağıtabilsin bu vesileyle. Aslan payını kapmak için yarışan büyük kızı aynı zamanda Albany Dük’ünün de karısı Goneril baş yalaka olarak birbirinden kıymetli sözlerle dile geliyor babasının karşısında. Yandaş yalaka Regan da ablasından geri kalmıyor. Sıra Cordelia’ya geldiğinde ağzından süslü püslü iltifatlar yerine gerçekler dökülüveriyor. Lear da onu Fransa Kral’ına everip, tacı tahtı, tası tarağı diğer kızları arasında bölüştürüveriyor. Fakat şart koşmuş olduğu 100 şövalyesinin bakımı iki kızına da ağır geliyor kısa bir zaman içinde. Kral kapının önüne konuveriyor ileriki günlerde. Sayıp sövmeden ayrılmıyor kızlarının yanından. Onun bu bedduaları zamanın yeryüzü tanrılarının kulağına gidiyor olacak ki, filmin sonunda hepsi teker teker ölüyor, öldürülüyor. Başta da masum Cordelia, hem de asılmak suretiyle.

Film müddetince bir başka etkin yan hikayenin kahramanları Gloucester Kontu ve onun vaftiz oğlu iyi kalpli bilim insanı Edgar ile öz babasının bile hor gördüğü kıskanç asker Edmund kardeşler oluyor. Aralarında yaşanan çekişmeye sahne oluyor krallık. İyi kalpli bilim ansanı Edgar başına örülen çoraplardan bihaber bir kaçağa dönüşüyor Edmund’ın şeytani aklı sayesinde. Edmund aile fertlerini enayi bir baba ve asil bir kardeş olarak tanımlıyor. Tanrılardan kendi gibi bir piçin yanında yer almalarını diliyor. Edgar’ın kaderiyse bahtsız Cordelia gibi ilerliyor bir yere kadar. Cordelia asker kıyafetleri içinde maskülenleşirken, Edgar yarı meczup kadın kombinezonuyla ben bir hiçim diye diye düşüyor yollara.

Shakespeare özellikle Kral’ı terbiye etmeye çalışıyor anlaşılan. Ona tek gereken şeyin olgunluk olduğunu, zihninde özgür ve sabırlı düşünceler beslemesi gerektiğini hatırlatıyor. Delirmemeliyim, akıl olmadan bu kadar yaşlanmamalıydım diyor kendi kendine düşmüş kralımız. Tuhaf çeyiz paylaşımından, süslü sözlere kanışından anlaşıldığı üzere, Kral’ın ruh sağlığı çok yerinde değil. Kanayan Krallık’ın üzerindeki lanet kalkıyor bir nevi, kraliyet fertleri tek tek ölünce. Son halka oluyor Lear da ve Bergmanvari bir sonla bitiyor film. Mitler gibi yokluğa karışıyor el arabasının üzerinde taşınan ve üzgün adımlarla çekilen ölü bedenler. Sahneden çıkıyor kraliyet ailesi. Filmin başındaki ışıl ışıl kentin görüntüsünün yerini hiçlik alıyor, çan sesleri eşliğinde.

 

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: