BİR ŞEYLERİN PEŞİNDE, BİRİNCİ BÖLÜM : SAKARYA, TARAKLI – 1

20170409_131455-01

BİR ŞEYLERİN PEŞİNDE, BİRİNCİ BÖLÜM : SAKARYA, TARAKLI – 1

GİRİŞ :

Yola çıkmadan önce güzergahımı şu şekilde belirlemiştim: İlk durağım olan Sakarya merkezde kalmayacak, hemen Taraklı’ya geçecektim. İkinci gün bir başka Cittaslow olan Göynük’te konaklayacak, üçüncü günün sabahında da Mudurnu ve Abant’ı görüp bir kez daha Safranbolu’ya doğru yol alacaktım. Daha önce gitmiş olduğum Sinop’un Cittaslow olarak kendini kabul ettirmiş ilçesi Gerze ise son durağım olacaktı. Özetle cittaslow cittaslow dolaşacaktım. Fakat ister kader deyin, ister hepsi senin elinde canım deyin; Taraklı ile başladığım yolculuğum hiç de Sinop Gerze’de son bulmadı. Anlatayım okuyun, anlatayım anlayın, ben anlatayım sizler de gezmiş kadar olun. Olmayacak mısınız? Neden? O kadar mı zamansal açıdan dardasınız? Yoksa Taraklı sizi o kadar da heyecanlandırmıyor mu? Bir Venedik olsaydı iyiydi de diyorsunuz, değil mi? İnternette bir sürü Venedik gezi yazısı, kitapçılarda hakkında yazılmış birçok kitap bulacağınızdan eminim ama. Oysa ki Taraklı daha çok yeni, bir de bunu deneyimleyin derim. Bir de, lütfen ama, öncelikle kendi iyiliğiniz için isminin baş harfi olan te sesini doğru düzgün söyleyin yoksa yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilirsiniz. Şunun gibi:
-Ben (?)araklı’ya gidiyorum.
-Karşı taraf: Bence bi dur, bi iyice düşün gitmeden önce, bana sorarsan ilk önce tımarhaneye git. Lan Memed senin kız kardeşinin evlilik yaşı gelmiş de geçiyor şu hale bak tek başına nerelere gidiyor!
-Abi: Biliyorum onlar (?)arakçılarmış.
-Karşı taraf: Hiç normaliniz yok mudur? Ya da şöyle sorayım, en normaliniz bu mudur?

O işin esprisiydi. Benim hiç olmadı. Bildiğim kadarıyla. Böyle günde espri mi olur diyorsunuz ama sakın beni konuşturmayın fazla fazla. Dönüşte zar zor bulduğum tek kişilik bayan yanı sayesinde seçim için dönmeye çalışan binlerdendim sadece, ve gecenin bir yarısı ulaşabildim ancak evime. Sonuç mu? Hile hurda. Çarşafa dolanmaya meraklı bir sürü kadının ve onların gidişattan kaygı duymayan kocalarının, babalarının kurbanları oluyoruz yavaş yavaş. Kırsal kesim neyse de, şehirdekiler insanın kanına dokunuyor. Her konuya bilinçle yaklaşmak, bilimin ve bilimadamlarının açtığı yolda ilerlemek dururken, köstebekler gibi yaşamak, hayatının kontrolünü kendinden başkasını düşünmeyen adamlara vermek yakışıyor mu ne sana ne bana? Türkan Saylan’ı sakın unutma! Uğruna savaşmadan verdiğin bir hakkı kaybetmeye nasıl da gönüllüsün bunca! Sakın bir gün kadınlar olarak çoğunluk olduğunuzda gelip ahkam kesmeyin başımıza. Kıskançlıkla bizi de kendinize benzetmeyin, sakın ha! Kimisi gönülden, adetten, küçüklükten gelme alışkanlıktan, has dindarlıktan yapıyor biliyorum ama, sen sakın sonradan olmalardan olma.

Bu konular açıldığında uzayan tırnaklarımı törpüleyerek devam ediyorum yazıma. Yola çıkmadan önce, ben Taraklı’ya gidiyorum dediğim herkes mütebessim ifadelerle bakmıştı yüzüme. Bir kişi de ben gördüm orayı dememişti yalnız, dikkatinizi çekerim. Dünyaya bir hayvan olarak gelseydin sorusuna böyle zamanlarda verebileceğim iyi bir cevabım var artık benim de sonunda. “Bir tazı”. Hem de burnu çok iyi koku alan bir tazı. Doğru yoldayım sanırım. Sakarya’nın az bilinen ilçesi Taraklı yazımı sonuna kadar okuyanlarınıza bir ödül olarak gökteki en yakın yıldızı indirip vereceğim, beraberinde de Taraklı gezi yazım benden size hediye, daha ne? İyi okumalar diler, esprinin ve öfkenin dozunu kaçırmamayı, daldan dala atlamamayı temenni ederim kendi kendime.

Snapseed

Snapseed

20170409_125229-01

TARAKLI :

Sabahın köründe, üstelik de bir pazar gününde Sakarya’nın merkez otogarındayım. Hiç uyumadım gece boyunca. Zaten gece yolculukları esnasında uyumayı da beceremiyorum. Sadece gözlerimi dinlendiririm, bir de kendimi çok güvensiz ve de yalnız hissettiğimden kapalı tuttuğum gözlerimi ne zaman ki muavin ya da yolculardan biri koridordan geçiyorken hissedersem, derhal açar öfkeli öfkeli dikerim üzerlerine. İnsanın çok tuhaf savunma mekanizmaları geliştirebildiğini seyahatlerim esnasında öğrendim. Bu ülkede gezmek öyle kolay değil artık. Benim de kendi çapımda almış olduğum önlemlerim var ve öfke dolu, kin kusan bakışlarım ilk sırada. Şimdiye kadar bu bakışlarımın bir faydasını görmedim, zararını da görmediğim gibi. Taraklı’ya giden ilk minibüs dokuzda kalkıyor olduğundan Sakarya’da, otogarda tarifsiz derecede talihsiz saatler geçirirken buluyorum kendimi. Bir şeyler okumayı deniyorum, fakat aklım yerinde değil. Etraf ilgi çekici değil. Bir pazar sabahı Sakarya merkezde ne bulacağım bilemediğimden ve bu hususta da isteksiz olduğumdan, tek başına da taksiye binemediğimden bekliyorum sağa sola ona buna baka baka. Ömrümün bir kısmı havada ve karada giden araçların kalkmasını beklemekle geçmiş olabilir. Sağlık olsun. Garip garip düşüncelerle, nisan başında hem de, üzerimde kaz tüyü montla titriyorum nefes almak için çıktığım durakların olduğu yerde. Hava eksi kaç bilemiyorum, ama ayaz var sabah sabah.

Değişik bir yolcu profiliyle gidiyorum. Soluk tenli buranın insanı. Pek fazla da genç yok aramızda. Sapanca ve Geyve üzerinden yol alyoruz. Geyve’den bir hayli yolcu biniyor. Nineler ve dideler(hep nineden sonra dide demek istemiştim, kısmet bu yazımaymış) yeni yol arkadaşlarım. Ağaçlar sıklaşıyor, iklim değişiyor değişen bitki örtüsüyle birlikte. En nihayet Taraklı’ya gelmiş bulunuyorum. Gelmeden önce müsaitlik durumunu sorduğum butik otel hemen aşağıda. Girdiğim bir markette bir alternatifin daha olduğunu söylüyorlar. Ya gelmeden aradığım Hanımeli ya da bana bir seçenek olarak sunulan Kadirler Konağı olsa da ben yine de ilkini tercih ediyorum, çünkü banyo tuvalet oda dahilinde. Yıkandıktan sonra ıslak saçlarla odaya gelmek beni huzursuz ediyor. Kirli çamaşırlarım ne olacak, ya temizleri yanımda götürmeyi unutursam! Market sahibine teşekkür edip, bavulumu çekiştire çekiştire Hanımeli’ne gidiyorum. Bugün ayrılışlar var ve odalar henüz hazır olmadığından bavulumu bırakıyorum kendilerine. Bir kahve yapıyorlar bana. Günün ikinci kahvesi beni iyice diriltiyor. Merkezdeki kalabalığı keşfetmek üzere düşüyorum yollara. Düğünmüş sebebi. Kapalı bir alanda düğün yemeği veriyorlar. Hangi taraftanım desem diye düşünüyorum. İkisi de yalan olacağından nazikçe yemek yiyip yiyemeyeceğimi soruyorum. Bir Tanrı misafiri olarak geldiğim ilçenizde Anadolu adetlerinin ve misafirperverliğinin halen daha yaşatılması şehirden gelmiş, yanında parası yoksa eğer bir fırından ekmek dahi alma şansı olmayan biz zavallı şehir insanını nasıl mutlu ediyor anlatamam. Köylerde misafiri doyurmanın binbir şekli vardır ya pek severim. Her zamanki gibi fazla dağılmadan konuya döndüğümüz takdirde, bana uygun bir masa ve sandalye ayarlanması ve hoop diye tepsimin önüme konması saniyeler alıyor sadece. Yediğin içtin senin olsun diyen Atalarımın sözlerine inat, normalde yediğimi içtiğimi koymayan ben, iş bir köy düğünü olunca şimdi size neler neler yediğimi anlatacağım teker teker. Bu arada az ileride katılmış olduğum ve bu seferki açıkta yapılıyor olan bir diğer düğün yemeği daha var sırada. Benimse henüz daha bu gerçeği bilmediğimden, ilk sofrada karnımı tıka basa doldurmuş olmam ve helvayı bile kaşıklamam unutulmaz bir andı gerçekten. Aynı masayı paylaştığım iki çocuklu bir kadın dönerleri tıkıştırıyordu oğlanların ağzına. Ne yedik, ne iştah bizim masada anlatamam. Diğer masalara bakıyorum, onlar yaşlı. Sakin sakin yiyorlar. Kıyamet bizim masada kopuyor. Öyle ki mutlu mesut kapıya yöneldiğimde, daha da arsız arsız akşam da yemek veriyor musunuz acaba diyorum. Düğün sahibi daha ne kadar batayım bakışı atıyor. Bitti diyorlar. Dün kına varmış. Tuh diyorum, kaçırmışım. Kim bilir orda ne yöresel lezzetler vardı(Tanrım aklıma mukayyet ol; yöre, lezzet, döner diye diye dert alacağım başıma, fakat daha önce hiç böyle bir hal almamıştım, neler oluyor bana?)

20170409_132723-01

20170409_133256-01

İlk düğün yemeği menüm: Döner-et döner ama, beyaz pilav, helva-yöresel irmik, ayran. Favorim et dönerdi, o kadar lezzetliydi ki, iyi pişirilmiş zeytinyağlı pırasayı en sevdiği yemek sayan beni bile benden aldı.

İkinci düğün yemeği menüsü: Tas kebabı, beyaz pilav, helva-yöresel irmik, ayran. Favorim tas kebabıydı. Zaten başka da bir şey yiyecek halim yoktu, o kadar toktum ki. Tas kebabıysa et dönerden lezzet olarak aşağı değildi. Bana bir kez daha büyükşehirlerde yediğim etin et olmadığını düşündürttü. Elbette at eti kesip koymaz şarküteri kısmına Migros, Kipa ama en azından zavallı danacıkların çok lezzetsiz şeyler yediğini ve bunun bize de sirayet ettiğini düşündürttü yol boyunca. Düşünüyorum da döner bilmeyen ağzımın damağında kalan lezzet hala o et döner. Yani, sonuç olarak ve de kılpayı kadar bir farkla döner lezzette bir numara.

Kapalı yerde yapılan düğün yemeğinden çıkarken şeker, karanfil ve sigara ikramı yapılıyordu. Öte yandan açıkta yapılan düğünde müzisyenler çalıyordu. Kadınlar, masaların olduğu tarafta sandalyelerin miktarınca otururlarken, kalanlar da ayakta kıkırdaşıyorlardı kırık kırık oynamaya çalışan tanıdıkları erkekleri izlerlerken. Ortam haremlik selamlık olunca, kadınların oynaması da hiç mi hiç uygun olmayınca, işte böyle erkek erkeğe göbecikler atarsınız, mübahtır size diyorum içten içe. Öte yandan az sonra çok garip bir şey oluyor ve iki tane; başlarında erkeklerle belki gezmeye belki de ilçedeki termal tesislerde kalmaya gelmişken düğünü görüp, davul zurna seslerini duyan ve verilen kaşıklarla meydanın ortasına fırlayan iki kadın düğüne damgasını vuruyor bir anda. Şakır şakır oynuyorlar adamlara aldırış etmeden. Seyirci konumundaki ve az evvel erkeklerin olduğu tarafa sırf fotoğraf çekmek için gelen ben dahil bir grup bu manzaraya ağzımız bir karış açık bakıyoruz. Sevgili okuyucum, beni kessen yapmam. Yapamam yani. Çünkü bir: o kadar medeni değilim, iki: o kadar medeni cesaretim yok, ve üç: oyun bilmem, göbek atamam, hiçbir şey yapamam anca zıplarım, sarhoşken daha çok ve daha yükseğe zıplarım. Ya oynarsın ya da az sonra bir başka düğün yemeğinin konuk misafiri et döner olmak üzere hakkında işlem başlatılacaktır deseler, yine yapamam. Ortam o kadar müsait değil ve alanda o kadar çok erkek var ki, az sonra kadınların beraber geldiği temiz yüzlü bir oğlanın sıkıntıyla onlardan yana baktığını görüyorum. Kadınlardan birinin oğlu olduğu belli. Bir şey olur mu, laf atarlar mı, hoş karşılamazlarsa ne yapmazlar gibisinden de üç buçuk atıyor. Kadınlar onu da çağırıyorlar alana. Oğlanda tık yok. Onun aklı fikri öteki erkeklerde. Bu anlar öyle anlar ki yaşarken çok idrak edemeseniz de, bir süre sonra düşündüğünüzde dediğim gibi yaşananların garipliğini üzerinden atmanız çok da kolay olmaz. Kadınlarınki de ne cesaretti be! Böyle manzaralara alışık olmayan köylünün şaşkın hali de! Kötü niyet yok burada. Kadınların canı oynamak istemiş, oynuyorlar. Adamlar da alışık değil, bakıyor ve garipsiyorlar sadece. Bir daha nerdeee görecekler böyle bir şey, Allah bilir. Amma cesurdu kadınlar yahu! Bravo valla. Onlar gidince ortam yavanlaşıyor ivedilikle. Erkekler oyun havalarına devam ediyorlar kendi aralarında, ellerinde kaşıklarla. Bir de adını sonradan öğreneceğim Fatih var meydanda. Karşımda kocaman bir adam var sanki. Yaşlı başlı adamların yanında, yüzünü dönmedikçe anlaşılamıyor yaşı başı. Nerdeyse köpeği bile oynatacaktı, o derece rahat, pozitif ve de kendinden emin hareket ediyordu, bir de öyle tombikti ki ablası, yanaklarından kan fışkırıyor sanırdın.

20170409_143150-01
Taraklı, SAKARYA
20170409_145126-01
Taraklı, SAKARYA
20170409_145117-01
Taraklı, SAKARYA

20170409_143822-02

20170409_143846-01-01

Çifter düğün maceram burada bitiyor yazık ki. Tekrar başlıyorum ilçenin ara sokaklarında dolaşmaya, bir başına. Yedi asırdır yaşayan çınar ağacını soruyorum yolda bir kız çocuğuna. Bir yandan kıtır kıtır çubuk krakerini yerken, mahallesinde bulunan ağacın olduğu yere götürmek için de canla başla mihmandarlık yapıyor bana. Bir Osmanlı geleneğinin ürünü olan asırlık çınarın burada dal budak sarmasının nedeni adetlere göre Osmanlı topraklarına katılan her yerleşim yerinin bir çınar ağacıyla taçlandırılıyor olmasıymış. Çevresindeki yaklaşık üç asırlık evlerin bekçisi, onlardan da yaşlı, gir içine yat istersen görüntüsü veren bu vakur çınar ağacı bende merhamet duygusu uyandırıyor. Suskun, soylu, misafirperver ama yalnız bir kök salmış olarak.

Snapseed

Snapseed

Snapseed

Reklam

BİR ŞEYLERİN PEŞİNDE, BİRİNCİ BÖLÜM : SAKARYA, TARAKLI – 1’ için 3 yanıt

Add yours

      1. Taraklı harika bir yer. Kesinlikle gideceğim. Aileme çok ısrar ettim ama işleri felan oldukları için ikna edemedim.

        Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: