SHARP OBJECTS


F2FA9621-E125-4B9D-B806-964DD96AE5A1

SHARP OBJECTS :

-“Ben Persephone’yim: Yeraltı kraliçesi. Çok önemli bir herifle evlenmiş: Hades’le. Hades cehennemi yönetiyormuş ama ceza işlerinden Persephone sorumluymuş. Persephone için üzülüyorum, çünkü yaşayanların arasına dönse bile önceden bulunduğu yer yüzünden ondan hep korkmuşlar.” Amma

-“Prenseslerin cadıların elinden kurtarılmasının gerektiği kaç tane masal var?” Amma

-“Göze göz dersek herkes kör olur. Keşke ben de o kadar hoşgörülü olsaydım.” Boğulduktan sonra dişleri çekilen ve şimdi bir ölü olan on beş yaşındaki kızın annesinin cenaze esnasında kendisinden beklenen hoşgörüsüz konuşmasından

-“Sen beni seversen, kendi annem de beni sever sanmıştım. “ Adora

-“Lisedeyken neysek oyuz. O zamanlar çıtayı alçak tuttuğumdan, yükselmekten başka çarem yoktu.” 

GİRİŞ : 

“Three Billboards Outside Ebbing, Missouri”den beri izlemiş olduğum, hayatta en sevdiği insanlardan birinin kaybını engelleyememiş ve kabullenememiş taşaklı, özür dilerim dişli bir kadın karaktere yer veren sekiz bölümlük mini dizinin sonuna gelmişken, kontrolsüz soluğumla beraber siz değerli okuyucumun karşısına geçmiş bulunuyorum. Nefes kontrolümü gerçekleştirdikten sonra da, bir parça soğukkanlı olmak gayretiyle geçiyorum kristal küremin başına. Ben de bir cadıyımdır belki de, kim bilir! Her neyse film ve dizinin ortak özelliklerinden biri hem filmin, hem de dizinin Missouri’de geçiyor olması yani Amerika’nın Midwest olarak adlandırılan Ortabatı bölgesinde. Fakat ne filmin geçtiği yer olan Ebbing, ne de dizinin geçtiği yer olan Wind Gap gerçekte varlar. Kurgu isimlerle kurgusal olmayan gerçeklikte tasvir edilmiş bütün bu yerler, insanları ve coğrafyalarıyla. Güneyli nüfusun yaşadığı, geniş sokaklarının Amerikan bayraklarıyla bezeli olduğu, gençlerinin kurtulmak için can attığı, kurtulamayanların sıkıcı birer varlığa dönüştüğü, muhafazakar, sırcı, ırkçı, pasif agresif, statükocu insanların, hurafe ve boş inançlarla çevrili olarak yaratıldığı bir Wind Gap var karşımızda. Kasabada cinayete kurban gitmiş ilk genç kız olan Natalie’nin öz babası bile kızının tecavüze uğramış olmasındansa öldürülmesini yeğliyor. Katilin Wind Gap dışından kamyoncu ya da Meksikalı olduğu yönünde kanıtları olmasa da temennileri var. Wind Gap’in Missouri’nin dibinde, Tennessee’ye çok yakın olan Bootheel denen bölgede olduğu izah ediliyor. 2000 kişiye evsahipliği yapan topraklarda tek gerçek meslek domuz mezbahası işletmekken, aileden zenginler ve varoş takımın mevcudiyeti vurgulanıyor. Kadınların çalışma hayatında faal olmadığını dizi boyunca karşımıza çıkan meslek sahiplerinin hep erkek oluşundan anlıyoruz. Wind Gap’in tek kadın emekçisiyse Adora’nın ve ailenin yegane yardımcısı Gayla nitekim. O da iş hususunda bir zenci için iki alternatifin varlığından emin vaziyette domuz çiftliğinde çalışmaktansa, hizmetçiliği yeğliyor. Wind Gap’in dışına gidebilenlerse kurtulmuş olarak görülüyor. Bir nevi taşra sıkıntısı yaşanıyor çevrede. Eski amigo kızların partisine katılan Camille kocası dörtten fazla çocuk istemediği için mendil ıslatan kadınlarla çevriliyor bir anda. Hiç durmadan ahkam kesip dedikodu yapıyorlar. Kaldı ki yapacak daha iyi bir şeyleri de yok. Camille’in çocuksuzluğu Wind Gap sosyetesinin kadınlarını rahatsız ediyor. Ölen kızlar için o kadar da üzülemeyeceğini düşünüyorlar doğurmamış olduğu için. Aptallıklarına üzülemeyecek kadar egoları yüksek. İnsanı çileden çıkaran sınıfsız bir sınıftan gelmekteler. Özlerindeyse aileden zengin varoşlar.

807CC942-7894-4478-AC08-30AC71A20C7B

0C9E906B-F181-42D0-B3FF-B53EB347B117

Alkolik, hatta dipsomanik, kendini kesen ve bu uğurda bedenini tuval gibi kullanan bir kadın karakter nasıl bu kadar ta… pardon dişli olabilir ki’ye dönecek olursak eğer, tek bir sahnedeki tavrı yüzünden bu karara vardığımı belirteceğim ben de. Üstelik de lise çağlarında futbol maçı sonrası kendisiyle ormanda üst üste birlikte olan beş erkek çocuğundan biriyle yıllar sonra karşılaştığında verdiği cevap yüzünden diyeceğim göğsümü gere gere. Yazının sonunu beklemeniz gerekecek bunu öğrenmeniz için ya da diziyi izlemeniz gerekecek yavaştan. Cevap yazının sonunda olur mu, bilmem. Fakat her halükarda erkeklerin karşısında ezilip büzülmeden dimdik durabilen bir kadın karakter var başrolde. Şimdiye dek izlediğim en iyi Amy Adams vardı Camille Preaker rolünde. Islak gözlerinin gölgelediği, üzerine bir beden büyük gelen uzun kollu siyah blüzlerinin ve üniversiten beri giymez olduğu eteklerinin yerini almış skiny jeanlerinin içinde bile çok hoştu, bir o kadar da gizemli. Yürek burkan tarafını kendine acınmasını istemediğinden sergilemedi ulu orta. Missouri doğumlu ve aynı zamanda dizinin uyarlandığı kitabın yazarı olan Gillian Flynn’se rüştünü “Gone Girl”le ispatlamıştı zaten. Yakın bir tarihte Steve McQueen imzalı bir filmle çıkacak tekrar karşımıza: “Widows” ile. Benim de pek çok New York ve Los Angeles’ta geçen hikayelerdense Amerikan taşra hayatı daha çok ilgimi çeker oldu. Sanırım içimdeki taşraya dokunuyorlar istemeden. Çarıklı mı, iskarpinli mi diyecek olursanız eşek her yerde eşek. Fazla söze ne hacet!

F0F831C0-0233-46B9-A69E-8B8050AE926D

CAMILLE PREAKER :

Camille, Missouri eyaletinde yer alan Saint Louis’de yaşıyor. Mesleği gazetecilik, Chronicle’ın muhabirliğini yapıyor. En sevdiği renk siyah, en sevdiği şarkı “Ring of Fire”. Yakınlık kurmakta güçlük çekiyor, bir nevi “görülmekten” duyduğu hoşnutsuzluktan kaynaklı. Sivri diliyse zırhı. Sevilmek telaşında hiç değil. Derdini başkalarından değil, kendinden çıkarmak gayretinde. Bu yüzden kendini kesiyor acımasızca ve isimler, sıfatlar yazıyor tenine bazen iğne, bazen de herhangi bir kesici alet yardımı ile. Doğduğu kasabaya gönderilme nedeni ise biri kayıp, bir diğeri ölü olarak bulunan iki genç kızın bu ve öbür dünyadaki mevcudiyetleri. Onu hiç bırakmayan hayaletler ve yüzleşmekten kaçındığı tatsız gençliği yüzünden istemeye istemeye yola çıkıyor. Mola verdiği bir motel odasında kese kağıdından çıkardığı çoğu votkadan oluşan içki şişeleri, sigara paketleri, çikolata ve krakerleri görünce, anlıyoruz ki beden sağlığını da hiçe sayıyor. Yol boyunca, araba kullanırken, derin bir uyku çekmek, uçmak ama en çok da unutmak için içiyor hiç durmadan. Arabada sızıyor çoğu zaman. Kulaklıklarını taktığında bir başka boyuta geçiyor adeta. Tüm bunların altında yatan nedense kız kardeşinin ölümüne mani olamayışından ötürü duyduğu suçluluk ve hiç geçmeyen vicdan azabı. Bizler de sekiz bölüm boyunca bu sis perdesini aralıyoruz kahramanımızla birlikte. İkinci kızın cesedi bulunduğu andan itibarense bir seri katilin peşine düşüyor polis, Camille ve tüm kasaba halkı. Tek bir soru geliyor insanın aklına değişkenlik gösteren cinayet mahalleri karşılaştırıldığında; o da katilin neden cinayet işlediği yönünde. Popüler olmak için mi? Kızlardan nefret ettiği için mi? Katil bir erkek mi, kaldı ki bunda herkes hemfikir. Ve aslında sekiz bölüm boyunca o kadar ipucu var ki gözümüzün önünde, katilse hep burnumuzun dibinde ben buradayım diyor adeta ama…ama çok gözümüzün önünde işte, bizler de başka tarafa çeviriyoruz yüzümüzü, öyle gerekirmişçesine. Jean Marc Vallee’nin yarattığı atmosfer sayesinde son saniyeye kadar verilmemiş cevaplara soru uydurduğumuzu anlıyoruz, sükunetinde saklı bir gerilim var içten içe. İyi yönetmen, iyi kurgu yılanı deliğinden çıkartıyormuş izleyiciye fark ettirmeden.

CC5A4C6B-72BE-4652-85D4-8A5ABDFD2FC2

AMMA :

Camille’in anne bir, baba ayrı kız kardeşi. Amma onun bir zamanlar kaybettiği kız kardeşiyle aynı yaşlarda şimdi. Başına buyruk, bir parça sorumsuz, çocuksu bir fettanlığa sahip, patenci, hem güzel hem asi bir yeni yetme. Ablasına karşı bile gerektiğinde çok acımasız olabiliyor. Ve tüm bunların kendini güçsüz gören birinin güç gösterileri olduğunu çok sonradan anlıyoruz. Machiavelli ve mitolojik alıntılarıysa dehasının ve zekasının ispatı. Bu rolüyle parlayan ve yıldız ışığına sahip Eliza Scanlen’sa yabana atılır gibi değil. Farların ışığında ayağında patenleri, dünyaya meydan okuduğu sahnede son derece kışkırtıcıydı mesela. Öte yandan tüm iddiasızlığına rağmen kendisine aşık edecek bir adam bulan ablası Camille’e duyduğu kıskançlıktan ötürü herkesin ortasında ilk fırsatta ve her fırsatta sözlü olarak sataşmadan da edemeyen çömez bir ruhu var genç kızın. Beslediği derin hisleri gölgeleyen yeni yetmeliğine mani olamıyor annesinin küçük kızı. Dış görünüşündeki hoşluğun yanında, ruhundaki boşluğun nedenlerini yavaş yavaş çözüyoruz bölümler ilerledikçe.

3195B69D-8FA5-44D4-AD34-4060DE09D740

ADORA :

Kocadan ve kuvvetle muhtemel aileden zengin Adora, ilk kocasından bahsetmekten imtina ederken, ikinci eşi Alan’ı sırf suskun ve pasif olduğu için tercih ettiğini belli ediyor her fırsatta. Şerif’le olan yakınlığı karşısında bile edilecek tek sözü yüzleşmeye mahal vermeden söylemekle yetiniyor Alan. Adora’ya karşı da o karışımlara fazla kaptırma diyerek müdahale edebiliyor sadece. Adora ise doğanın akışına yardımcı olduğu yönünde mazeret bildiriyor. Wind Gap cemaat hayatının renkli simalarından Adora katıldığı cenaze törenlerinde tıpk bir havuz partisine gider gibi takma kirpikleri, stilettoları ve zarif bedenini saran bir şıklıkla boy gösteriyor her daim. Söz konusu kendi kızının cenaze töreni olduğunda bile-tıpkı yıllar önce olduğu gibi, acısının önüne geçen bir zarafet duygusuyla geliyor tören alanına. Kızlarının sivri dilinin nedeni ise anlaşılıyor kısa süre içinde. Camille de, Amma da annelerinin kızı. Camille aile bireylerine karşı mesafeliyken, yabancılara karşı kullanabileceği tüm okları çekip saplayıveriyor bir anda. Adora’nın yıkıcı etkisiyse aile bireylerine karşı. Kızlarına diş geçiriyor İlk hedefiyse yok etmeyi bir türlü başaramadığı kızı Camille oluyor her defasında. Camille’se Jean Seberg gibi asi görüntüsü, huzursuz ve isyankar tavırlarıyla annesine baş kaldırarak var olabilmiş. Annesinin ona hayır diyen küçük kızı olarak annesinden kabul görmediği gibi sevilmemiş de. Anne sevgisizliğinin verdiği mesafeyle yaklaşmış insanlara. Bu rol için Patricia Clarkson da çok doğru bir seçim olmuş bu arada.

Hep kadınlar başrolde, hiç mi erkek yok dizide dediğinizi duyar gibiyim. Varlar evet, ama çok da mühim değiller. Boşlukları dolduran roller yazılmış gibi görünüyor her birine. Biri sert polisi oynuyor, biri ne yaptığını bilmeden kasabayı müdafaa ediyor-kimi kimden koruyor belli değil, biri etliye sütlüye bulaşmıyor, biri okul tiyatrosunda dünyaya kendini affettirmeye çalışıyor adeta. Öyle olunca da gözlerin çevrildiği kadın karakterler her fırsatta birbirinin canına okuyor bir şekilde. Çünkü erkekler süklüm püklüm bir köşede şam babsı gibi bekleşiyorlar sadece. Zaten ne ediyorsa kızlar kızlara ediyor. Jean Marc Vallee’ye gelince Wild’dan beri arızalı kadın karakterlerin rüzgarına seyirciyi kaptırtmayı çok çok iyi beceriyor. Sanki nerede böyle bir proje varsa, hemen kendisine başvuruluyor adeta ve usta yönetmen böylelikle muhakkak her sene ödüle koşan bir dizinin başına getiriliyor. Big Little Lies’daki Nicole Kidman neyse, Sharp Objects’deki Amy Adams da o olacak ödül sezonu geldiğinde. Hem arızalı, hem yaralı karakterleri seven bünyeler mükemmelin olmadığını bilir de bilmezden gelirler. Umut işte. Ben normalim diyenden kaç uzaklaş bir an önce.

978FCB22-8EC0-451D-968A-A58B3E7958BC

MUNCHAUSEN BY PROXY :

Sinemada ilk mi değil mi bilemem ama  “Sixth Sense” den önce rastlamadığım bir vakaydı. Çocuğunu zehirleyen anne. Bir çeşit çocuk istismarı aslında. Bakmakla yükümlü olunan çocuğa verilen fiziksel hasar. Bir erişkin tarafından yapılıyor ve araştırmalara göre annelerde görülme olasılığı daha sık(hem sever hem zehirlerler). Münchausen Sendromu yetişkinlerde görülen bir tür ruhsal bozuklukken, kişi burada ilgi çekmek için kendisine zarar veriyor. Herkes emrine amade olsun diye yapay bir hastalık yaratıyor kendinde. Münchausen by proxy(MBPS)’deyse hastalandırdığı kişi bir başkası oluyor. Ona bakıp bunu da elaleme göstererek kendini kurtarıcı, hem vefakar hem de cefakar, örnek ve kahraman insan olarak göstermek eğilimi içine giriyorlar. Tüm enerjisini hasta çocuğuna harcayan bir anne toplum nezdinde daha çok itibar görüyor haliyle. Dünyada ve bizde de pek çok örneğine rastlanmış. Altı çocuk doğurup azar azar öldüren gözüyaşlı annelerle dolup taşmış meğerse tıp tarihi. Savcılara ve doktorlara sabırlar dilemek düşüyor sadece. Bu da bir hastalık sonuçta.

SONUÇ :

Sürç-i lisan ettiysek affola. Çok fazla spoiler vermeden genel hatlarıyla anlatmaya çalıştığım diziyi çok beğendim. Her bölüme uygun şarkı seçimleri, üçüncü bölüm sonundaki Adagio yorumu, bol bol Led Zeppelin, Dietro Casa, Les Parapluies De Cherbourg, Perry Como, Bob Dylan…Camille’in Alice’le rehabilitasyon merkezinde geçirdiği zamanda edindiği müzik dinleme alışkanlığı, kendini paramparça ettikten sonra sığındığı merkezde bile talihsizliğin peşini bırakmayışı ve asla da bırakmayacak olması, enteresan cinsel hayatı ve pek çok spoiler içeren detaydan ötürü yazımı burada bitirmek zorunda kalışıma aldanmayın, sırada Lean on Pete var çünkü yazmam gereken. Şimdilik hoşçakalınız.

300C1CBC-06B9-4482-99A6-2C9CED51507B

1E907D8C-5EF3-4FAB-A4C7-DBFCF004FC35

 

Reklam

SHARP OBJECTS” için bir yanıt

Add yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: