THE POST :
“Kurucu babalarımız özgür basına hak ettiği korumayı vermiştir. Basının demokrasimizdeki temel görevi yönetilenlere hizmet etmektir, yönetenlere değil.”
“Amerika Birleşik Devletleri başkanına hayır demek çok kolay değil.” Kay Graham
“Sen de haftada bir Kennedy için Beyaz Saray’a yemeğe giderdin. Sen de tarafsız değilsin. Bütün o geziler, gemi yolculuklarında kutlanan yaşgünleri… Sözünü sakınmayıp bu davetlere katılmak çok kolay değil.” Kay Graham
“Biri, kaybederken neden hala savaştığımızla ilgili şöyle demişti; % 10 yardım için, % 20 Komünistlere karşı savaştığımızı söylemiş. % 70’se Amerika’nın yenilgisinin getireceği utançtan kaçınmak için demişti. O çocukların % 70’i utançtan kaçınmak için… Beni çıldırtan şey bu.” Ben Bagdikian
GİRİŞ :
İki Oscar adaylığı kazanan, fakat bunu ödüle çevirip çeviremeyeceği şüpheli olan The Post senenin en tartışmalı filmlerinden oldu hem eleştirmenler hem de izleyiciler açısından. Bir kesimin çok sıkıcı nasıl dayandık anlayamadık dediği, bir diğer kesimin biz de başlarda çok zor dayandık ve anlamadık ama film çok önemli şeyler anlatıyordu ve ders niteliğinde halihazırda büyük bir tecrübe oldu bizim için dediği, sona kalanların bir kısmınınsa ya izler izlemez çok beğendikleriydi ya da ne düşündüklerini anlamak mümkün değildi. Son derece kararsız ve fikirsiz gibiydiler. Bir parça da korkmuş sanki. Bugüne kadar böyle şeyler yaşamadıysak, bir gün yaşamayacağımız anlamına gelmez ki tüm bunlar dediler. Bu bizi aşar dediler. İzledikleri bir şeyler onların da canını sıkmış olacak ki sessiz kalmayı tercih ettiler. Besbelli azınlık idiler ve bu yüzden de çekimser kaldılar. Kim bilir. Ben ikinci gruba girmeyi bileğinin hakkıyla elde edenlerden oldum. Çünkü bir parça canım sıkkındı ilk seferinde izlemeye çalıştığımda, izledim izledim anlamadım, sabaha kadar filmle mücadele ettim durdum, dolayısıyla hem uykusuz kaldım hem de bir şey(bok) anlamadım(yaşasın basın özgürlüğü). Fakat sakin kafayla son bir şans daha verdiğimde filmin önemini keşfettim. Amerikan tarihine, Amerikan anayasasına, Amerikan gazetelerine ve de etik anlayışlarına aşina olmayan bünyelerin ilk yarıda zorlanabileceğini, ikinci yarıya ulaşabilenlerinse olaylara hakim olmasıyla ancak filmi toplayabilecekleri, Spielberg eylerse pek güzel eyler güzellemesi idi bu film kısaca. Neden mi? Çünkü Lincoln, çünkü Bridge of Spies, çünkü Munich, çünkü War Horse, çünkü Schindler’s List; arada da sırf içindeki çocuk bahtiyar olsun diye The BFG, The Adventures of (Rin)Tintin ve The E.T., The… Benimse tüm zamanların favori Spielberg filmi Munich’tir(sormadığınızın ve merak etmediğinizin farkındayım).
THE POST :
Güney Vietnam’ın Hau Nghia şehrinin ormanlık alanında kamp kurmuş olan bir grup asker hava karardığında yapacakları müdahale için kamuflaj yapmaktadır ilk sahnede. Senelerden 1966’dır. Helikopter sesleri, müzik seslerine karışır. Karanlık çöktüğündeyse Er Ryan’ı aratmayan bir savaş sahnesi izlenir. Görünmeyen hedefler Amerikan askerlerini yaylım ateşine tutmaktadır. Saniyeler süren bu anlarda Vietnam’da olmanın ya da herhangi bir savaşın içinde olmanın ne kadar korkunç bir şey olduğunu görürüz. Hava aydınlandığındaysa gerçekler tüm çıplaklığıyla serilir önümüze. Birçok ölü, bir sürü de helikopterlere taşınmakta olan yaralı vardır. Tüm bu deneyimleri daktilosuyla yazmakta olan kişinin adıysa Daniel Ellsberg’dir. Filmdeki karakterlerin hiçbiri kurgu değildir, belirtmekte fayda vardır. Dan, takım elbiseli adamlarla Air Force’la yaptığı yolculuk esnasında dönemin savunma bakanı Robert McNamara’nın yanına çağrılır sahadaki insan olarak Vietnam’da yaşananların Amerika’nın lehine mi aleyhine mi olduğu konusundaki fikrini belirtmesi için. Vietnam bataklığına battıklarının bilincindeki bu büyük adamlar ne yazık ki kameralar karşısına geçtiklerinde askeri beklentilerimiz yükseğe çıktı, ilerleme var gibi yalanların ardına saklanırlar. Ellsberg’se kendisine hazırlatılan 7000 sayfalık rapor dosyasının fotokopisini çocuklarıyla birlikte gizlice girdiği binadan çalar ve 1971 yılında önce New York Times, sonra da Ben Bagdikian’ın aracılığıyla henüz daha ulusal bir gazete olmayan The Washington Post’a gönderir. 1945-1967 yılları aralığını kapsayan raporlarda Vietnam ilişkileri, savaş gerekçeleri, herşeyden önce kazanamayacaklarını bile bile hükümetin askerlerini feda edişlerinin deşifre edildiği sırlar vardır bu belgelerde. İleride bu olaylar Nixon’ın istifasına dek giden sürecin başlangıcı niteliğinde olacaktır. Başkan Truman on milyon dolarlık bütçe oluşturur savaş harcamaları için. Eisenhover, Johnson ve Kennedy’de dahil tüm başkanlar savaşı onaylamışlardır görev süreleri esnasında. Görünen odur ki, kimse masum değildir. Aralarında en masum görünüp suikaste kurban giden Kennedy bile.
Filmin iki ana karakteriyse ne Ben Bagdikian ne de Daniel Ellsberg. Hikayelerine dahil olduğumuz iki ana karakterden ilki Meryl Streep’in oynadığı, babasının ölümünden sonra damadına bıraktığı, onun da intihar etmesiyle iki çocuğuyla dul kalan biraz şaşkın biraz ürkek Kay Graham karakterinin kırkından sonra oturduğu The Washington Post’un patron koltuğunda, her zaman bir oda ya da masa dolusu adamın ortasında, onlar kendi aralarında horozlanıp dururken ve onu da hiç adam yerine koymazken, kendisine bu çok aykırı gelen dünyada, bıçak kemiğe dayanana dek patronluk taslayamayışını izleriz. Filmin ilerleyen dakikalarında Kay’in, kocaaa bir kapının önünde bekleşmekte olan kadınların arasından sıyrılarak, bir kadın olarak sadece kendisine açılan kapıdan erkeklerle dolu odaya girişiyse filmin en unutulmazdı karesiydi. O yıllarda böyle bir şey çok sık rastlanan bir durum değilmiş anlaşılan. Kızına itiraf ettiği üzere zamanında babası şirketi damadına bıraktığında, ne alınmış ne de gücenmiş. Sadece kabullenmiş. Annelik filan derken, kırk beş yaşında dul kaldığında çalışmaya başlamış ancak. Zamanla da gazeteyi sevmiş. İşini sevmiş. Kennedy eşinin yakın arkadaşı iken, McNamara ile de kendisi son derece samimi halen daha. Eşi Bay Graham’se avukatmış aynı zamanda ve çiftliklerinde silahla intihar etmesinden birkaç gün önce çıkmışmış yatmakta olduğu psikiyatri kliniğinden. Sonradan geldiğin bir yerde tutunmak ne güçtür bilen bilir. Kay’de o yaştan sonra patron koltuğunda oturduğundan, patronluk taslaması kolay olmamış hemen. Ne zaman gazete için çok kritik bir karar vermek zorunda kalıyor, insiyatifi eline alıyor, işte o zaman onu her daim küçümseyen adamlara kapıyı gösterebilecek cesareti bulabiliyor kendinde.
Filmin bir diğer ana karakteriyse The Washington Post’un icra editörlüğünü yapan gazeteci Ben Bradlee. Bu rolde Spielberg’in favori oyunculardan olan Tom Hanks çıkıyor karşımıza. Haberin yayınlanması hususunda şaşırtıcı bir destek alıyor Kay’den. Onu kafa kola alarak bu kararından caydırmaya çalışan bir sürü adama kulak asmayarak son derece sağduyulu davranan Kay’in bu tavrının altında yatan nedenleri en doğru şekilde çözümleyen kişi Ben’in eşi Tony oluyor. Bu rolde de Sarah Paulson oynuyor. Kay’in uzun zamandır fakat biraz geç oturduğu kurtlar sofrasındaki “tok” kurtların yüzüne tekrar tekrar yeterli olmadığını söylemelerinden, fikirlerinin diğerlerininki kadar umursanmayışından, çoğu kez görmezden gelinmesinden kaynaklanıyor bu başkaldırış diyor kocasına. Kendisi de evlerinin salonunda kamp kurmuş adamlara yiyecek içecek servisi yapmaya çalışırken, işkolik kocasına ve takım arkadaşlarına karşı beslediği hisler de bir benzeri olsa gerek.
New York Times’ın haberinden sonra sokak protestoları başlıyor. Halk McNamara’nın yaptırdığı araştırmayla Vietnam’da devam eden savaşın bir çıkmaza sürüklendiğini ve Eisenhover, Truman ve Kennedy’nin ülkeyi şaşırttığını öğreniyor. Başkan da Nixon olunca derhal yasak geliyor Beyaz Saray’dan ve Pentagon’dan. New York Times’ın editöryel ekibi savcılığa veriliyor. Nixon NY Times’ı bizzat mahkemeye veriyor. Mağduriyetin sebebiyse Times’ın son iki sayısının ulusal birliğe karşı tehdit oluşturması. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir gazete yasaklanacak bu gidişle. Ak koyun kara koyun The Washington Post’un aynı haberin daha da geniş kapsamlısını manşetten verip vermeyeceğine bağlı. Fakat bu durum yönetim kurulunda ikilik yaratıyor ister istemez. Özgürlükçüler ve muhafazakarlar, cesurlar ve olamayanlar, gazeteciler ve tüccarlar olarak. Bir kısım sistemle ters düşmeyi göze alamazken, iki Ben’de haber yapmak konusunda diretiyorlar. Bradlee’nin dediği üzere haber yapma hakkı elde etmenin tek yolu haber yapmaktır ve eğer haberi basmazlarsa, gazetenin itibarının düşeceğini, korkak görüneceklerini biliyor. NY Times kaybettiği takdirde, kendileri de kaybedecek çünkü. Ve Nixon kazanacak. Ve de ilerde Nixon’la aynı zihniyette olanlar kazanacak.
Film bize gazeteciliğin ne olduğunu değil nasıl yapılması gerektiğini gösteriyor. Kimsenin çok bağımsız, çok masum olmadığını görüyoruz. İlişkiler ağıyla yönetilen bir gazetede tarafsız olmak çok da kolay değil aslında. Üst düzey yönetim, editörler, haberciler bir dönem başkanlarla, bakanlarla ilişkileri iyi tutmuşlar. Mesafesizlikten doğan bu yakınlaşmalar yüzünden tarafsızlıklarını koruyamazken, aynı samimi ilişkiler bağımsız gazeteci kimliklerinin önüne geçmiş. Örneğin zamanında Kennedy ile sıkı fıkı olan Ben, Kay’in McNamara’nın karşısındaki dik duruşunu, yaşıyor olsaydı Kennedy’e karşı sergileyebilir miydi bilinmez ama görevi halkı bilinçlendirmek olan gazetenin görevi dikkat çekici haber toplamak ve yapmak ve bunun için de özgür basın ilkelerine bağlı kalmaktır kesinkes. Hükümetlerin eteğine değil. Davanın sağduyulu ve adil yargıcının sayesinde ABD Anayasası’nın birinci ek maddesinde yer alan basın özgürlüğü korunmuş.
Spotlight’la benzer temalar üzerinden ilerleyen The Post, Ursula K. Le Guin’i kaybettiğimiz şu günlerde özellikle Meryl Streep’in canlandırdığı ilham veren ve yüreklendiren Kay Graham karakteri üzerinden okunduğunda çok çok önemli bir film olmuştur. Abartısız, telaşsız, son anda çıkagelen, bu açıdan Oscar’larda çok daha fazla adaylığı hak eden, feminist bir alt metne sahip, Spielberg’in kadim görüntü yönetmeni Janusz Kaminski’nin maharetli ellerine teslim, gazetecilik mesleğinde etiğin, tarafsızlığın ve insanların haber alma özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunun altını çizen bu senenin en özel filmidir benim için. Üniversitelerin gazetecilik bölümünde izlenmesi şart koşulur belki bir gün Başkanın Bütün Adamları ve Spotlight’la beraber.
Bir Cevap Yazın