
NAZLI ÇİÇEK :
Bir dargın bir barışıktı hayatla
Bir gün küserdi, ertesi gün karışırdı hayatın öteki çocuklarının arasına
Sezdirmeden, usulca.
Gururu vardı üzerinden atamadığı
Önyargısız yaprağını kımıldatmazdı
Darıldı mı kapar, sevilip sevinince açardı kapılarını tüm dünyaya
Tek kozunu oynardı, nazlı nazlı açardı; güzeldi, bir bakan gözlerini alamazdı
Sevmek çok işler açtı başına
İlkbaharda açan yaprakları
Sonbaharla beraber savruldular parça parça,
Kızgın güneşin altında, alınteriyle kazandıkları
Buharlaşıp uçuverdiler damla damla.
Veda edemeyen kolu kanadı toprağa düşüverdi bir anda, aniden çıkan bir rüzgarla
Çırılçıplak kaldı zaman zaman hayatta, hep de böyle tek başına
Ne yapsındı bu küskün çiçek hayatta
Nasıl yaşardı bir başına sevdiklerinden uzakta
Başka başka bahçelerin, başka başka mevsimlerin
Bir başka toprağın, çok başka yerden doğan güneşin
Çocuğu olmak vardı
Ama onun da bir yaratanı, ilk tohumunu atanı vardı
Bir zamanlar kardeşim dedikleri
Şimdi karışmıştı toprağa
Burnunda tüterlerdi sıklıkla
Altında zifiri toprak
Başında hem fırtına hem ayaz
Kah susatan güneş, kah sersemleten yağmur
Yakıcı özlem yok mu bir de yanında…
Bu muydu hayat, bu muydu yaşamak,
Tek başına sadece nefes alıyor olmak…
Onu var eden mucizeye, onu yok edebilecek gerçeklere seslendi
Tövbeler etti, dualar gönderdi
Affedip tekrar sevebilmeyi, sevilip sevinmeyi diledi
Yalnızlık ve sevgisizlik canına tak ettiğinde
Kendi kendine yok olmak da bir eylemdi
Sık sık adını koyamadığı ölüm yerine o hep yok oluş’u düşledi
Yaratan büyüktü, günü gelince kulak verecekti
Kökü toprağın derinlerine giden tohumlarıyla
En korktuğu şey gerçekleşecekti
Onu bir yere kımıldatmayan acılarıyla yoğrulup
Sonunda da kuruyup gidecekti
Artık açmaz olan yaprakları, onu terk eden yağmur taneleri dışında
Gökyüzü olacaktı çirkinliğinin tanığı yalnızca
Ne acı şeydi adına ölüm diyemediği yok oluş
Ne anlamsızdı hayat onun için, gerçekleri bildiğinden beri
Ne yapsındı küskün çiçek bundan sonra
Bir tek bana duyurabildi yenik sesini sonunda
Bir başka tür’ün çocuğu olarak
Çok düşündüm, kurdum durdum
Günler ve geceler boyunca
Nasıl yardım edebilirdim ona bunca yaşanan şeyden sonra
Nihayet karar verdim bir anda
Hikayesini anlatmak bana düştü
Satırlar boyunca:
“Küskün çiçek, üzgün çiçek
Hem mağdur hem mağrur çiçek
Hiç bilmediğin topraklarda
Hiç yaşamadığın iklimlerde
Hiç haberin olmadığı halde
Bil ki benzer kaderi paylaşan milyonlar nefes alıp vermekte
Ayrık otları, eğrelti otları, yaban çiçekleri, süs bitkileri
Kimi kaldırımda biter, kimi saksıya düşer, kimi de mezarlıkları bekler
Rengarenk güller, sümbüller, karanfiller
Deniz kadar, okyanus kadar tarlaların içinde
Kaderlerini beklerler
Yalnızlık nedir bilmeden
Bir ömür geçirirler
Sen nazlı çiçek, sen ayrık otu
Neden diye sorduğun hayatının
Bir nedeni, bir amacı vardır elbette
Dünyayı güzelleştirdiğin anlar kalacak
Senden de geriye
Bu şiirin öznesi oldun, bir başka yazının ilham kaynağı da sen olacaksın belki de
Bir arı bal yaptı sayende
Bir ressam meşhur oldu seninle
Görenler hayran oldu
Bir gören gözünü ayıramaz oldu
Bir gün seni de seven çıkmış oldu böylelikle
Dünyada nefesin duyulacak
Adın bu şiirle, belki de o tabloyla anılacak
Küs de gitsen, gönül de koysan
Adın yaşayacak, hatıran hep taze kalacak
Bahsedip duracaklar senden, sayende bizden
Üzerimizden yüzyıllar geçse de”
FOTOĞRAF : SALİH SEVİNER
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...