FLEABAG, İKİNCİ SEZON

CE78A107-6954-49F7-9E6A-988B281980F3

FLEABAG, İKİNCİ SEZON :

“-Bana kalbini sıkıştıran şeyi anlatacaksın. Günah çıkar!”
-Bir şeyleri unutmaktan korkuyorum. İnsanları unutmaktan. Sadece ne istediğimi bilmemekten. Birinin bana neye inanacağımı, kime oy vereceğimi, kime aşık olacağımı ve bunu onlara nasıl söyleyeceğimi söylemesini istiyorum. Sadece birinin bana hayatımı nasıl yaşayacağımı söylemesini istiyorum. Çünkü bugüne kadar ben hayatı yanlış yaşadım ve biliyorum ki insanlar kendi hayatlarının içinde sevilmek istiyorlar…bana ne yapacağımı söyle peder!
-Diz çök!”

“Cenaze ayetinde hayatın bittiği değil, değiştiğini yazar.” Rahip

“Kafamın içindeydin sanırım.” Rahip

“-Bununla ne yapacağımı bilmiyorum. Ona karşı sahip olduğum sevgiyle. Şu an o sevgiyi nereye koyacağımı bilemiyorum.
-Ben alırım. Bir yere gitmek zorunda sonuçta.”

“-…annem öldüğü, babam bu konuda konuşamadığı, kardeşimle, kardeşimin kocası benimle yatmaya çalıştığı için bir sene konuşamadığımız ve yetişkin hayatımın çoğunu bomboş kalbimden yükselen çığlıkları susturmak için seks yaparak geçirdiğim için olabilir.” Fleabag

“-Kadınlar içlerinde acıyla birlikte doğuyorlar. Bu bizim fiziksel kaderimiz. Adet sancıları, acıyan memeler, çocuk doğurmak falan. Ve hayatımız boyunca bunları içimizde taşıyoruz. Erkeklerse taşımıyor. Arayıp bulmak zorunda kalıyorlar. Bütün bu şeytani ve iyi şeyleri icat ediyorlar ve bu şeyler hakkında suçluluk hissediyorlar. Ki biz bunu kendi başımıza da başarabiliyoruz. Ve sonra savaşlar başlatıyorlar…bizse her şeyi içimizde yaşıyoruz. Yıllar, yıllar, yıllar süren bir acı döngümüz var. Ve sonra kendinle barışık yaşamaya çalıştığın anda ne oluyor? Menopoz geliyor. Bu dünyadaki en muhteşem şey. Evet bütün pelvik kısımların dökülüyor. Son derece seksi oluyorsun, kimseyi umursamıyorsun ve özgür kalıyorsun…” Aaahh Belinda

D8C8B27D-5173-417E-91CD-A80DEB084158

GİRİŞ :

Yeni sezonunun başlamasını iple çektiğim nadir dizilerdendi Fleabag, ama ne yazık ki bu sezonun da sona ermesiyle erken bir final izlemiş oldum. Aslında herşey yerli yerine oturdu oturmasına ama yine de benim hevesim kursağımda kaldı. Ve benim gibi düşünen pek çok izleyicinin varlığını da yabana atmamak gerekiyor. Otuz dakikayı aşmayan toplamda altı bölüm boyunca, kısaca üç saati aşmayan ekonomik süresiyle, çılgınca esprileri ve Fleabag’in çılgın mimikleriyle; aslında hiçbir mevzuyu uzatıp içimizi baymadan, banalleşmeden, sıradanlaşmadan anlatıyor derdini ilk sezonda olduğu üzere. Bu sezon daha başarılı çünkü Fleabag’in de söylediği gibi bu defasında gerçek bir aşk hikayesi barındırıyor içinde. Bu imkansız aşkın nasıl nihayetlendiği değil de, nasıl tatlı bir imkansızlık içinde yürüdüğü mevzubahis. Ona nasıl giyinmesi gerektiğini söyleyen bir ilişki yaşayan adama aşık olmak kolay değil neticede. Ve bu adam bir rahip ve bu durumda ona nasıl giyinmesi gerektiğini söyleyen de tanrı olunca, baş etmesi bir hayli zorlu bir ilişkinin içinde, öyle de bir rakiple karşı karşıya gelmek her babayiğidin harcı değil. Ama, söz konusu kişi tuhaf şeyleri hırs edinmiş Fleabag olunca, rekabet de artıyor ister istemez. Dediğim gibi gidişat daha mühim kimin kazandığındansa.

Her defasında bu defa son dediğim ama yazmaktan da geri durmadığım diyalog bölümümüze gelecek olursak, karakterlerimiz bir kadın ve bir erkek. Fleabag’inkine benzer cinsel dürtülere sahip bu kadın ve din görevlisi ciddi bir duruş sergilemeye çalışan bir erkek ciddi bir ilişki yaşıyor ve evlenmeyi de düşünüyorlar. Görelim bakalım, kimmiş karakterlerimiz! Umarım seversiniz, tıpkı Fleabag’in dediği gibi insanlar kendi hayatlarının içinde sevilmek, dolayısıyla da onay almak isterler:

K – Sevgilim!
A – Kalabalıkta bana sevgilim demezsin değil mi?
K – Cemaatin karşısındayken mi?
A – Kati suretle. Yalnızken ne dersen de ama cemaatimin karşısında yakışık almayabilir.
K – Amin. Yani tabii demek istedim. Ama ya ağzımdan kaçarsa?
A – Kaçmasın lütfen.
K – Söylemekle olsaydı keşke.
A – Beraber dua edelim o halde: La ilahe…
K – Çıldırdın mı sen, bunun için dua mı edilirmiş?
A – Neden olmasın? Yarabbim beni, bizi utandırma, mahçup etme cemaat karşısında diye dua etmeliyiz şu aşamada.
K – Sonra etsek sevgilim!
A – Nasıl istersen sevgilim. Çay içelim beraber, demlersen…
K – Sana bir şey itiraf etmek istiyorum, ben ara sıra alkol kullanıyorum.
A – Yapma.
K – Yaptım, yani çoktandır yapıyordum.
A – Bırakırsın evlendiğimizde.
K – İstesem…yani arada sırada fena olmuyor demek istiyorum. Hem sen yaşam biçimlerine karışmak bize yakışmaz der durursun.
A – Kur’an ne derse odur.
K – Kur’an öyle mi söylemekte?
A – Aynen.
K – İçme diyor öyle mi?
A – Diyor.
K – Geçmişimi düşündüğümde yani biliyorum beni affediyorsun ama ben hızlı bir takım hamlelerde bulundum her zaman. Evlendim, ayrıldım. Birkaç kez de ikincinin kıyısından döndüm. Elbette bunlar senden önceydi ama malum…işte…kariyerini etkilemesin benim mazim?
A – …
K – Sustun!
A – İçimden düşündüm ve diyorum ki tövbenin eri geçi olamaz. Tövbe edip, nedamet getirirsen Allah affedecektir.
K – Benim zaaflarım var.
A – İnsanız. Hepimiz zaaflarımızın toplamıyız. Tüm bunlar insani değerler. İnsanın iki yüzü vardır: biri melek diğeriyse şeytan. Hangisiyle yola devam edeceğin sana kalmış. Kalbini çürütmeden, geçmişten feyz alarak yeni bir dünya kurmalıyız beraber.
K – Çok doğru söylüyorsun da, bazen akla yakın olmayan şeyler de olabiliyor bu dindarlık kapsamında. Ben saçma buluyorum pek çok şeyi.
A -Tövbe de! Benim sözlerimi tekrar et: “Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu”
K – Tıkanıyorum.
A – Tıkanma, de hadi.
K – Ama sevgilim
A – Sevgilim ve eşhedu bir arada olmaz. Olamazzz…
K – Ne olur peki?
A – Bilmiyorum. Söyle! Eşhedu…
K – Olmuyor.
A – Ne olmuyor?
K – Eşhedu…nefes alamıyorum. Allah kahretsin. Bir anda dine dönemiyorum.
A – Ooo bir anda neler olmadı neler? Söyle eşhedu…
K – Olmaz. Sorumluluklarım var benim.
A – Cihat ilan etmiyoruz şurada. Haydi söyle!
K – İbo gibi mi?
A – İbo kim?
K – Nasıl bilmezsin?
A – Camiden mi, eşraftan mı?
K – Genç kızlığımda bir arkadaşım vardı, bir gün fuarda gazinoya gidelim diye tutturmuştu. Sırf onu dinlemek için.
A – O kim?
K – Düşünüyorum da keşke gitseymişik rakıları çift yudumda bitirip…(ra’dan sonrasını içinden geçirmiştir)
A – Sonra ne…neler oluyor?
K – Bilmiyorum, şu diziden etkilendim.
A – Hangi dizi?
K – Katolik rahibe aşık edepsiz kızın maceralarına yer veren dizi. Yıllar evvel de imamla rahibenin aşkını anlatan bir film izlemiştim yanlışlıkla.
A – Yanlışlıkla mı?
K – Açmıştım, vardı, izlemiş bulunmuştum. Sarmış olsa gerekti, sonuna kadar büyük bir coşkuyla izlemiştim.
A – Rahibeyi nerden bulmuş imam?
K – Filmdi.
A – Bir saniye…bir saniye…müezzinmiş sadece.
K – Kim?
A – Senin dediğin film.
K – Adını nereden bildin?
A – İmamla rahibenin aşkı, film dedim, çıktı.
K – O kadar kolay, he mi?
A – He ya. Karşı dairesinde oturuyormuş.
K – Kim?
A – Rahibe.
K – Ha filmde!
A – Ya filmde. Söyle senin aklın nerelerde? Nerenle izledin bu filmi ayrıca?
K – Eşhedü’den başlayıp geldiğimiz noktada bana filmi neremle izlediğimi soran adamla karşı karşıyayım. Bana önünde hem de tanrı huzurunda diz çöktürtmeyi de başaramadın. Dizideki rahip yapmıştı.
A – Mesleki başarım senin gibi kafirlerin yola getirilmesiyle ölçülseydi…Mekke’deki kum tanelerinden biriyim ben sadece.
K – Neden Mekke, neden Antalya Lara Plajı’ndaki bir kum tanesi değilsin?
A – Kariyerim için Mekke daha uygun.
K – Ben neyim peki? Cehennemdeki bir kıvılcım mıyım?
A – Eh, ateş, kıvılcım, cehennem…uymuyor değil sana.
K – Yaaa…
A – Olsun. Yine de umut var. Kurtulacaksın.
K – Neden?
A – İçindeki hayvandan. O vahşi yanından. Seni yanlış yollara götüren tutkularından. Hamd etmen yakın, bunu kalpten hissediyorum, derinlerden bir yerden.
K – Peki güzel ama bir ben miyim bunu hissedemeyen, hissetmesi gereken ilk ben olmama rağmen!

1A01A026-93CC-4A39-8E4E-9AB94E01EFF9

211CC886-CBD7-426B-AA4C-6BB770782D22

NEREDE KALMIŞTIK?

Tam 371 gün, 19 saat ve 26 dakika geçmiş diyor dizinin başlangıcında. Böylelikle ikinci sezonda kaldığımız yerden yola koyuluyoruz. Rehberimiz Fleabag. Otuz üç yaşındaki kahramanımız henüz durulmamış. Durulmaya da niyeti yok, daha çok erken. Bu zaman zarfında değişen ufak tefek şeyler de olmuş elbet karakterlerin hayatında ama bir senede ne, ne kadar değişebilir ki bir insan diyecek olursanız eğer, size söyleyeyim herkes bıraktığınız gibi mizaç olarak. Bunun ispatı olarak ilk bölüm az kanlı bir sahneyle açılıyor. Yemek masası etrafında vaftiz annelerinin üvey anneliğe terfi etmesini sağlayacak olan düğün öncesinde bir araya gelmiş olan aile bireyleri şaraplarını yudumluyorlar. Sohbet tatlıdan çok iğneli ve ekşi kıvamda ilerliyor. Garson dışında göz aşinalığımızın olmadığı tek sima bu evliliği kutsayacak olan Katolik rahip. Huzursuz ruhlu, gergin ve pasif agresif kız kardeş Claire ve patavatsız kocası Martin’in karşısında sessiz ve sakin kalmaya çalışan Fleabag’in bir süre sonra zıvanadan çıkışına şahit oluyoruz. Rahip rolündeki Andrew Scott’sa şahane. Rahipliğe geç başlamış, arkadaşı olmayan, kitapkurdu ve havalı bir insan olarak tanımlıyor kendisini. Aynı zamanda hem alkolik, hem de avukat olan ebeveynlere, birde tır şoförü pedofil bir erkek kardeşe sahip olduğunu öğreniyoruz masada. Onun tercihiyse cin tonik.

Rahibin daveti sayesinde Fleabag de kilisenin yolunu bulmuş ve cemaate(dil alışkanlığı naparsın) esenlikler diliyor samimi tavırlar içerisinde. Yapmakta oldukları içtenlikli bir sohbet esnasında Fleabag tanrıya inanmadığını söylediğinde, tanrı bir güzel dersini veriyor ona, dizide de bir kez daha karşımıza çıkacağı üzere ve de her zaman hepimizin karşılaştığı ve görmezden geldiği şekilde(hadi ama, dindar olmayabilirsin, dinlerle alakadar da olmayabilirsin-olma da, ama azıcık da olsa o ses, şu ses, o hep var olan sessiz ses, seni dizlerinin üzerine çöktürecek kadar güçlü o sessizlik, tüm acılarının kaynağı, bütün gözyaşlarının ve sebepsiz sandığın varoluşunun nedeni, dünyadaki tüm kötülüklerin ilacı, işte o ses, sana dününü unutturan, anından uzaklaştıran, gelecek planları yaptıran o sessiz ses).

Fleabag’in haşin bir kafa ve onu takip eden kaş hareketini, seyirciden başka gören tek kişi var; o da Rahip. Bir yere kaçtığını, görünmez olduğunu söylese de, anlamamazlığa geliyor karşı taraf. Bu anlarda Fleabag bizi bir yandan kendi gerçekliğine çağırırken, diğer yandan Rahibi bir başka boyuta taşıyor. Bizler başroldeyiz bu dakikalarda, seyirciyse ne gördüğünü ve bunun ne olduğunu anlatmakta güçlük çeken hisli Rahip.

50FAB20E-D1D5-46F3-A89B-4F9629490FFE

B2F815FF-77CC-4CF0-997A-7C692CB82132

Fleabag’in acılarının kaynağı olan şeyse annesinin iki defa mastektomi yaptırmasına rağmen, hastalıktan kurtulamayışı. Cenazesinin ayrıntılarını hatırladığı dördüncü bölümde, aklının en önemli kısmında yer alan Boo da çıkıyor karşımıza. Hayattaki tek arkadaşının ölümüne sebep olduğu gerçeğiyle yüzleşemiyor bir türlü. Ya bunun için henüz erken, yahut utanıyor ya da yüzleştiği takdirde bununla baş etmesi ve yaşamına devam etmesi mümkün olmayacak. Tüm bunlarla kiliseye gittiğinde, J Lo dinleyip, cin tonik içen rahiple düzenledikleri bir günah çıkarma seansından sonra tam da O’nun evinde girdikleri bir takım ateşli hallerden, onun uyarısıyla kendilerine gelebiliyorlar ancak.

Gelelim bacılık hallerine. Yani Fleabag ve kız kardeşi Claire’in arasındaki anlaşmazlığın nedenlerine. Tam ilişkilerini düzeltecek gibi olduklarında, illa ki bir şeyler oluyor ve bozuşuyorlar. Bundaki en temel sebepse enişte değil, aralarındaki mizaç farkı. Babasının da dediği gibi Flea eğlence genlerini annesinden almış ve iyimser kalabiliyor her şeye rağmen. Olayları iyi tarafından görmeye bakıyor, eğlenceli, muzip, karşı tarafa kendini rahat hissettirtiyor. Claire’se hep daha gerçekçi, statükocu, arkadaş olamayacaklarının ve kardeşten öte kız kardeş olduklarının farkında. Girdikleri ortamlarda kardeşinin öne çıkmasını kadınca bir dürtüyle istemiyor(insanca demek daha doğru aslında, kim ister ki sonuçta?), en çok da onun kendisini başarısız ve ruhsuz hissettirmesinden kaçınıyor. Bir kardeş doğuştan gergin, diğeri rahatlık geniyle ve uçarılıkla bu dünyaya gönderilmiş özetle.

78D09E2B-5983-4637-9E1B-43C8CF905FB5

66988BDF-D64A-4B41-8B9A-1ADBE2F19702

Gelelim SON SÖZ‘lerime: Muhakkak izleyin! En azından kaçırmayacaksınız. İzlemezseniz eğer, kaçırmış olacağınızdandır tüm telaşım. Belki Kutsal Kitaplar’da bulamadığınızı bulacaksınız sınırlı süreli bir dizide. Sınırsız ve sonsuzmuş gibi görünen evrende, ilk defa rahat bir soluk alacaksınız belki de. Belki Flea’nın edepsizliklerinde, cinsel hayatının kimi detaylarında kendi kendinize vicdan yaptığınız, pişmanlık duyduğunuz kendi deneyimlerinizin de hayatın akışında kabullenilebilinir olduğunu göreceksiniz. Belki Flea’da kendinizi bulacaksınız. Sevmenin binbir halinden en az dokuz yüz tanesini bilen ve buna içgüdüsel olarak sahip olan bir kadının nasıl olabileceğine şahit olacaksınız. Ben o kadar hızlı değildim deseniz de, derisi kalınlaşmış, evini taşımaktan gocunmayan ama başını sokacak da bir yuvası olmanın hak edilmiş gururunu taşıyan bir kaplumbağa telaşsızlığıyla hayatınıza kaldığınız yerden daha kolay devam edeceksiniz. Aşk hakkında orijinal bir söz bulmakta Rahip kadar zorlandınız belki, ama sözlerine katılmakta güçlük çekmeyeceksiniz. Ve o şeyin aslında aşkla yapılanının en güzeli olduğunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Ya da Henry gibi aslında kötü bir adam değilsinizdir de sadece tanrı vergisi kötü bir kişiliğiniz vardır. Kim bilir yahu!

Andrew Scott, Sherlock’tan beri takibime aldığım bir isimdi. Harika bir iş çıkarmış. Phoebe Waller Bridge’e gelince, yerine “kimseyi” koymakta zorlanıyorum. On iki bölümün on ikisinde de onun imzası var. Bütün o mimiklerde de onun imzası var. Dördüncü bölümün sonunda yer alan günah çıkarma sahnesi, Kristin Scott Thomas’ın, Fiona Shaw’ın sadece bir bölümcük varlıklarıyla diziye kattıkları değerse unutulmazdı. Fleabag inanılmaz derecede zekice yazılmış, özgün, cesur, başına buyruktu. BBC 3’ün ve İngiliz hoşgörüsünün ardına sığınan Bridge herhangi bir Müslüman ülkesinde bu kadar yaratıcı ve cesur olamayabilirdi kanımca. İzlemiş olmak bile bir şanstı; ve de keyifti aynı zamanda. Paylaşmasam olmazdı: sevgi neydi, aşk ne demekti; bu defasında tüm yollar umuda çıkmaktaydı, benden söylemesi. İyi seyirler!

”Aşk berbattır. Acı verici. Korkutucu. Kendinden şüphelendiriyor, yargılatıyor. Hayatındaki diğer insanlardan uzaklaştırıyor. Seni cimrileştiriyor. Sapıklaştırıyor. Saçınla takıntılı oluyorsun. Zalimleştiriyor. Asla yapmayacağını düşündüğün şeyleri yaptırıp söyletiyor. Hepimizin istediği bu ve bulduğumuzdaysa tam bir cehennem! Bu yüzden, yalnız yapmak istediğimiz bir şey olması çok normal. Bana öğrettiler ki, insanlar aşk ile doğar ve hayat aşkı doğru yere koymayı bulmaktır. İnsanlar bu konuda çokça konuşur. ”Doğru hissettirmesi”. Doğru hissettiriyorsa kolaydır. Ama bunun doğru olduğundan emin değilim. Doğru olanı bilmek güç gerektirir. Ve aşk, güçsüz insanların yaptığı bir şey değildir. Romantik olmayı ve bolca umut gerektirir. Bence demeye çalıştıkları şey sevdiğin birini bulduğunda umut gibi hissettirir.” Rahip

6A819157-22C1-401E-98F3-634A14F31352

005F4BC4-8E46-47C0-B8CA-5B414DB6B16C

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: