HEREDITARY : AYİN


C1C499C6-CB96-4575-943A-63128FA2E486

HEREDITARY : AYİN

“Tüm bu yaşananlar kaçınılmazsa, tüm bu karakterlerin hiçbir umudu yok demektir. Hepsi bu korkunç, umutsuz çarkın içinde birer piyon.”

GİRİŞ :

Film vizyona girdiği günlerde, mevsimlerden yaz idi. Güneş etkili yüzünü göstermiş ve kapalı ortamlarda bulunma isteği giderek azalmıştı. Bu yüzden de fazla dikkat çekmeyeceğini düşünerek, hakkında çıkan tüm övgü dolu eleştirilmemelere rağmen, filmin üzerine yazı yazmayı bırak, izleme girişiminde bile bulunmadım. Çünkü korku filmlerini sevmiyorum. Çünkü bir filmi izlerken ekstra korku hissetmek istemiyorum. Hayatta pek çok korkunç şey varken ve ben de yüreğimde garip garip korkular besleyip büyütürken, oturduğum yerde gerim gerim gerilmenin manası var mıdır hiç bilmem. Hereditary ile ilgili ben ne yaptım peki? Boşverdim.Toni Collette’e rağmen bunu yaptım. Sonra mı? Eylül geldi, herkes evlere dağıldı, şimdi bir parça korkabilirim dedim. Oturdum, izledim ve tırstım. Sonra ne gerek vardı şimdi dedim. Yazan yazmış zaten dedim. Sonra sonbahar iyice çöktü. Üzerimden atamadığım miskinlikle karışık bıkkınlıktan, eski defterleri karıştırmaya başladım. Oturup bir kez daha izledim filmi. İki sahnesinde, belki de üç; kahkaha attım. Korku filmi sevmem, çünkü korkarım, çünkü hayatta yüzleşmeye korktuğum korkularımın varlığını hatırlatırlar, ben hayattan kaçtığım ölçüde gelip beni bir film vasıtasıyla bulurlar, o yüzden de gülmem, dediğim gibi tırsarım, güvensizlik hissim artar, hayattan buz gibi soğurum. Peki ben neden kahkaha attım? Beni gıdıklayan şey neydi? Yönetmenin oyuncu yönetimindeki başarısıydı. Ari Aster bu ilk uzun metraj filmiyle, Shyamalan’ınkine benzer bir çıkış yakalamış görünüyor. Öte yandan Toni her zamanki başarılı Toni, siz bir de Peter rolünde Alex Wolff’a bakın derim. Bu genç oyuncu ileride anlatacağım sahnelerde tüm o korkunçluğa rağmen nasıl bu kadar komik olabildiyse, bir süre sonra genç adamın yüzündeki şaşkın, bezgin, ne umdum ne buldumla karışık ifadesini her gördüğümde daha uzun kahkahalar atmak istedim. Peter’ı yönetmen Ari Aster’in bir çeşit alter ego’su olarak hayal ettim (dediğim gibi tuhaf hisler hep beni takip ederler).  Bu karanlığın içinde bir çeşit kara komedi hissini yakaladım. Sanırım bana mahsus bir şeydi.

“Hereditary”nin anlamı kalıtsal demek. Siz bakmayın ayin diye çevrildiğine. Filmde var olan bir ayin sahnesine rağmen, kalıtsal bir mevzu anlatılmakta en şiddetlisinden. Bana kalsaydı eğer, Peter ‘ın çektiklerini göz önüne aldığımda-böyle bir çile, sıkıntı, dram, acı, pişmanlık, korku, güvensizlik, huzursuzluk, vicdan azabı az görülür cinsten olduğundan-Peter’ın Çilesi bu filmle mükemmel uyum sağlayabilirdi cidden. Ne diyelim o halde, biraz şu Peter’ın çilesini, bu çileleri neden çektiğini, çektiğine değip değmediğini inceleyelim birlikte(sen inceliyorsun, biz okuyoruz demeyiniz, varlığınızdan güç almaktayım, yoksa bu benim ilk korku filmi yazım, sanıyorum en en son Rosemary’nin Bebeği…yok biraz daha yakın tarihli Shyamalan belki izlemişimdir. Split de değil, onu yarıda bıraktım, çoklu kişilk bozukluğu, kaçırılan, kapatılan kızlar filan, fazla dayanamadım. Bir kahin duyarlılığına sahip Engin Geçtan değilim ya da sabah sabah cinayet ve kayıp vakalarını canlı canlı çözmeye çalışan Arif Verimli de. Tek bildiğim korku filmlerinin bana uygun olmadığı. Beni bunlarla korkutamazsınız demiyorum, bana bunlarla gelmeyin yeter. Bir sabah sabır çekerek izlediğim Müge Anlı programı karşısında çektiğim panik, dehşet, üzüntü, kızgınlık da buna benzer bu arada. Orada memleketimin insanlarının geldiği noktayı görmekten, içinde bulundukları şartlardan duyduğum üzüntü ve kederden ötürü hissettiklerim, Hereditary’nin çektirdikleriyle eşdeğer. Bu arada konuk olarak katılan ve kendilerine mikrofon tutulan o kadar insanın(genelde katil aralarından biri çıkabiliyor, sus pus da oturabiliyor arada kaynar mıyım acaba diye) yaygarasına katlanmak için çok iyi paralar almak gerekiyor. Yoksa valla çekilmez, billa çekilmez.

2ABABF4E-497E-4D2F-BC1C-B528D563BACA

78B3AF78-F6AB-4265-8474-08F0BE3E297B

PETER’ın ÇİLESİ :

Uzun zamandır hasta olan Ellen/Queen Leigh, 78 yaşında, kızı Annie’nin evinde, 3 Nisan 1978’de ölmüştür. Bu ölüm ilanıyla başlar film. Ağaç ev manzaralı dağınık çalışma odasının içerisinde yer alan dioramalardan birinin içinde yaşayan ailenin hayatına ve ilk önce Peter’ın yatak odasına gireriz. Babası oğlunu cenaze törenine gitmek üzere uyandırmaktadır. Bir köpekleri vardır. Bir de fındık alerjili, doğduğundan beri hatta doğduğunda bile hiç ağlamamış ve böyle bir ailenin içinde doğduğu için en az Peter kadar şanssız Charlie’leri. Cenaze töreninde konuşan Annie, anma konuşması esnasında annesinin tuhaflıklarından bahsederken, bir yandan da hiç tanımadığı konuklara seslenmektedir. Ketum ve kendi halindeki Ellen için özel ritüelleri, özel arkadaşları, özel kaygıları olan, anlaşılması güç, inatçı tabiatta bir kadın diye bahseder kızı. Ayrıca onun hakkında bir şeyler bilenlerin yanıldığını ve kendisiyle yüzleşenlerin Tanrı yardımcısı olmuştur inşallah şeklinde bir de bilgi verir. Buradan aralarındaki ilişkinin pek de sevgi dolu olmadığını çıkartırız. Cenazenin başında, uzaktan Charlie’ye gülümseyen sevimsiz sarışın adamın varlığıyla ilk tedirginliğimiz baş gösterir. Döndüklerinde annesinin eşyaları arasında bulduğu not ve kadının kanlı canlı karşısına çıkmasıyla, ilk soru işareti oluşmuştur. Acaba Ellen gerçekten ölmüş müdür? Bu arada bir kadın uzaktan Charlie’yi izlemektedir. Filmin benim de en beğendiğim tarafı film hakkında önemli ipuçlarının verildiği Peter’ın sınıfında yaşanan diyaloglardı. Yunan trajedyalarından yapılan alıntılar tartışılır ki, ailenin amansız kötü gidişatına bir göndermedir tüm bu konuşmalar.

5B642AB5-8DC6-44FA-98EB-54179A830538

Annie katıldığı grup terapisinde yine tüm içtenliğiyle ve içinden geldiği gibi, daha çok kelimeler ağzından çıkmıyor da dökülüyormuşçasına nasıl bir aileden gelmekte olduğunu özetleyiverir. Annesinin çoklu kişilik bozukluğu ve son zamanlarında bunaması varmış. Babası o daha çok küçükken açlıktan ölmüş. Çünkü psikozlu depresyonu varmış, kendisi kendisini aç bırakmış. Abisi ise şizofrenmiş ve 16 yaşında kendini annesinin yatak odasında astığında, geride bıraktığı intihar notunda annesini suçlamaktaymış içine insanlar koyduğu için. Annie ise uyurgezermiş. Annesiyle bir küs bir barışık yaşamış. Kocası onunla konuşmasını yasaklamış. Bazen her şeyin mahvolduğunu hissediyorum ve suçlunun da kendimin olduğunu hissediyorum derken, kabahatli değil de, kabahatin bizzat kendisi olduğunu düşündürtüyor içten içe. Üstelik nedenini de biliyor ama bilmiyor. Bu arada kendi oğluyla olan ilişkileri de vahim. Birkaç yıl önce oğlunu yakma girişiminde bulunmuş. Oğlu da bunu hep ona karşı kullanmış. Doğmasını hiç istememiş. Düşürmeye çalıştıysa da başaramamış. Oğlunun hem doğmadan önce hem doğduktan sonra defalarca ölmesini istemiş kısaca. Bunun altında yatan neden de filmin sonundaki sürprizi.

D7DE89F4-CE8A-47BF-B63C-99B394B8BAEC

681DEEC5-035D-42F5-9475-D489707A12C5

 

47C2035B-5724-495A-9A4E-D34C748E816D

Parti esnasında ve sonrasında iki kardeşin yaşadıkları ile başlıyor tüm fenalıklar. Charlie’nin başını hangi ağaca çarparak kaybedeceği bile işaretlenmiş. Onun ölümüyle ortaya çıkan kesik baş motifi pek çok defa daha çıkıyor karşımıza. Charlie cama vurarak ölen kuşun kafasını kesip cebinde saklıyor. Zaten akabinde Charlie’nin kafası kopuyor, anneannenin de başının yerinde yeller esiyor. Kesik başlar ruhun geri döneceğinin işaretini verircesine çıkıyorlar karşımıza. Peter’sa deli divane oluyor, ruh gibi dolaşıyor ortalıkta. İntikam arayan bir ruhun onu takip ettiğine ikna oluyor kendince. Annie acısını, öfkesini her fırsatta dışa vururken, pasif eşi ya görmezden geliyor ya da avutan rolünü üstleniyor çoğu zaman. Çaresizlikten bir kez direksiyon başında ağlıyor. Fakat bir baba olarak ne oğlunu ne de kendisini bu bataklıktan kurtarması mümkün olmuyor. Tıpkı başka çaresi olmayan Agamennon gibi, elinden bir şey gelmiyor. Peter Charlie’ye, Annie ise tavanlara tırmanan, içine iblis kaçmışçasına kapılara kafa atan ve kendini bıçaklayan manyak bir cadıya dönüşüyor. Tüm bu sahnelerde Toni Collette’in olağanüstü mimiklerine şahit oluyoruz. Yüzü gözü renkten renge bürünüyor, şekilden şekile giriyor. Söz konusu film korku türünde olmasa, Oscar almaması içten değil. Fakat malum akademi ciddi rolleri, dramları, rolü için otuz kilo alıp verenleri önemsediğinden satanik güçlerin esiri bir anneyi ödül için uygun görmeyebilir.

Eskilerden hatırladığım kadarıyla film esnasında kafaların koptuğu, ağaçların kadınların ırzına geçtiği, testereli manyakların ordan oraya koşuştuğu, gözlerin açık vaziyette bakakaldığı kafaların yerlerde yuvarlandığı korkunç sonlu korku filmlerini izleyip gerim gerim gerildikten sonra, tatlı bir müzikle bitiverirdi her şey. Yıllar sonra aynı tadı aldım Joni Mitchell’in seslendirdiği “Both Sides Now”ı dinlerken. Gerildim ama değdi diyebildim bir anlığına. Sonra yine sinirim bozuktu. Olasılıklardan ötürü. Aslında bu ve benzer kötü güçlerin varlığını bilmekten öte hissetmekten duyduğum kaygılardan kaynaklı bir durumdu sadece. Geçecektir unuttuğum takdirde. Bir de filmde bahsi geçen amansız kader düşüncesi rahatsız etti beni, yaşamak beyhude bir uğraş gerçekten.

5444BA3C-4E19-4C37-A782-F0FF2CE6DB80

364B2180-7C58-4C75-B82E-1557ED39DC7E.

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: