BİR AVUÇ LEBLEBİ
Bir ev
İçinde birkaç oda
Her birinin içinde birkaç somya
Bahçesinde bir ulu ağaç
O ağacın her bir dalında yemişler
O yemişleri çok seven dilbaz bülbüller
Kurulmuşlar erken gelen ilkbahar sofralarına teker teker.
Yanyana duran sessiz evler
Sessizlikleri ağırdan evler
Çatıları gözyaşlarından evler
Duvarları kağıttan evler
İçerisinde bir büyük nefes büyütürler
Evler evler bir büyük mahalle ederler
Geceleri sokaklarında fısıltılar üflerler
Sarhoşlar o fısıltıları çok severler
Gündüzden kadınlar çamaşırları sererler
Geceleri toplamayı bahane ederler
İki büyük çarşaf, bir sürü gömleğin üzerine
Bir ev bir ev daha çizerler
İçerisine de bir çocuk bir çocuk daha eklerler
Çalışkandır o eller, hayattan insaf beklerler.
Sırlar sırlar
Evlerin duvarlarına
Kapıların kirişlerine
Yatak örtülerinden perdelere
İnce belli bardakların en dibine
Soğutsun diye rakıya eklenen birkaç buz parçasının içine
Giriverince şakırlar bülbül gibi her önüne gelene.
Evler, eller, yeller
Evlerde konuşulan, ellerde taşınır, yellerle uçurulur uzak şehirlere
Giden geri gelmez, giremez aynı kerpiç damlı evlerin içine
Uçuşur durur anılar, anlar esen yellerin içinde
Yıllar birer kaymak olur, erirler tek gecede.
Sırları saklar yeller
O evlerin içinde bir avuç leblebiydiler
Dağıldılar ilk esen yelde
Kavuşmak çok zor uzak ellerde.
Onlar bir avuç leblebiydiler
Onlar aynı evin içinde dünyaya geldiler
Onlar ki yedikleri içtikleri ayrı gitmeyendiler
Onlar ki bir somun ekmeği bölüştüler
Günleri gelince dağılıp gittiler
Onlar bir avuç leblebiydiler
Şimdi hepsi, ayrı ayrı, demirden leblebilere dönüştüler.
Bir Cevap Yazın