SILENCE : SESSİZLİK

images-6

SILENCE : SESSİZLİK

“Dağlar ve nehirler yerinden oynatılabilir ama insanın doğası değiştirilemez.” Bir Japon atasözü

“Zayıf bir adamın fiyatı ne kadar ki, özellikle böyle bir dünyada?” Kichijiro

“Bataklıkta hiçbir şey büyümez. Japonya büyük bir ülke. Bana değil, Japonya bataklığına mağlup olacaksınız.” Ioume

“Bizim kendi dinimiz var peder. Bunu farketmemiş olmanız çok yazık. Budha’mızın sadece bir insan ve bir kul olduğunu mu düşünüyorsunuz?” Çevirmen

“Senin Tanrı’ya seslenmen gibi, onlar da yardım için sana sesleniyorlar. Sessizsin ama böyle olması gerekmiyor.” Ferreira

Film başladığı gibi bitiyor. Sessizliğin ardından ve içinden doğarak yükselen cırcır böceklerinin sesleri, kuş cıvıltıları, akmakta olan nehrin şırıltısıyla. Doğanın içinde ve içinden doğarak gelen hikaye, yine ona dönüşle son buluyor. Bunun, yetmiş dört yaşındaki yönetmen Martin Scorsese’nin olgunluk eseri olarak hafızalarda kalacak filmi olduğuysa hem senaryosuyla hem de her karesiyle kendini belli ediyor. Tecrübenin yabana atılamayacağını görmüş oluyoruz uzuun uzuun; çünkü filmin süresi tam 161 dakika ve bu süre bir film için bir hayli uzun. Ama açık bir zihinle izlendiği takdirde, kişiye çok şeyler katabilecek, çok çeşitli okumalara gebe, bataklıkta açan çiçeklerin bir bir solduğu uzak bir coğrafyadan ve kayıp bir yüzyıldan seslenen, ehil ellerin hikmetli ellerinden çıkma, tarihi olmakla birlikte aynı zamanda senenin en taze filmlerinden biri var karşımızda. Kitabıyla aynı adlı filmin uyarlandığı romanın yazarı olan Shusaku Endo’nun en çok bilinen ve ses getiren, Tanizaki ödüllü romanı imiş Sessizlik, bu vesileyle tanışıyoruz kendisiyle ve eserleriyle. Güzel Türkçemize çevrilmiş bir romanı ise şimdilik yok -derken bir arkadaşımın “var” sözü üzerine kıvırıyorum bir güzel. Sessizlik güzel Türkçemize çevrilmiş bile ben uyurken-. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan “Üçüncü Jenerasyon” akımı üyelerinden biri olan Endo, on bir yaşında iken annesinin tesiriyle Roma Katolik Kilisesi tarafından vaftiz edilmiş. Bir yandan romancılık kariyerini sürdürürken, diğer yandan tebürküloz dahil türlü hastalıklarla mücadele eden yazarın eserlerinde görülen tek tema Hıristiyanlık inancı olunca, Japon Katolik yazar olarak anılmaya başlanmış. Eserleri Graham Greene ile karşılaştırılan Endo’dan, Greene, yaşayan en iyi yazarlardan biri olarak bahsetmiş zamanında. 1994 Nobel edebiyat ödülünü Kenzaburo Oe’ye kaptıran yazar 1966 yılında hayata gözlerini yummuş yazık ki. Scorsese’nin yayın haklarını satın aldığı romanın büyütülüp hayata geçirilmesi ise yirmi altı yıllık bir süreci kapsıyor ve çekimlerin tamamı Tayvan’da gerçekleştirilmiş. Sektörün en iyi görüntü yönetmenlerinden ve başarılı filmografisiyle tanınan Mexico City doğumlu Rodrigo Prieto harika bir iş çıkarmış öte yandan. Filmin tek Oscar adaylığı bu daldaki adaylığıyla gelmiş, bu da senenin haksızlığı olmuş kanımca.

images-3

images-2
Rahip Garupe ve Rahip Rodrigues

Film; sessizliğin doğanın seslerine, karanlığınsa sislerin ardından görünen kesilmiş başların biblo gibi durduğu bir dağ manzarasına dönüştüğü sahneyle açılıyor. Liam Neeson’ın canlandırdığı Rahip Ferreira 17. yy Japonya’sından sesleniyor yazmış olduğu mektubu aracılığıyla. Ülkede Hıristiyanların barınabilecekleri yerin azlığından şikayet ediyor. Bir zamanlar aydın bir ülke olan Japonya’nın, şimdiki kadar karanlık olabileceğini hiç tahmin etmediğinden yakınıyor ilerleyen satırlarda. Nagasaki hükumeti tarafından yakalanan dört keşiş Tanrı’yı terk edip, müjdelerinden vazgeçsinler diye akıl almaz işkencelere maruz bırakılıyorlar çermiklerde. Dante’nin Cehennem bölümünden bir sahne sanki canlandırılan. Asılmış vaziyetteki keşişlerin yüzlerine ve vücutlarına delikli kutulardan akıtılan kaynar sular hem işkencenin süresini uzatıyor hem de sıçrayan her bir su damlası yanan kömür gibi kızartıp yakıyor bedenlerini. İşte böyle bir ortamdan çıkıp gelen bir mektubun başka başka ellerde dönüp dolaştıktan sonra Portekiz’e ulaşmasının ardından Peder Valignano’ya karşı üstat bildikleri Ferreira’yı savunan genç rahipler, Rodrigues ve Garupe Japonya’ya gidip dininden döndüğü söylenen ve Tanrı’nın varlığını toplum içinde inkar edip inancından vazgeçtiği söylenen, Japonya’da bir Japon olarak yaşamını sürdüren Ferreira’yı bulup aklamak üzere tekneyle Japonya’ya gitmek üzere yola çıkıyorlar. Bu iki kişilik ordunun amacıysa rahibin üzerindeki laneti kaldırmak ve ruhunu kurtarmak. Beraberinde götürdükleri bir bavulları dahi yok. İdealist ruhlar, kalpleri ve niyetleriyle çıkıyorlar yola.

kichijiro
Kichijiro
pdc_silence7
Inoue

Engizisyon başkanı Inoue kadar ilginç bir karakter olan Kichijiro rahiplerin ilk tanıştıkları Japon olması açısından çok büyük öneme sahip ve bu rolde Japon aktör Yosuke Kubozuka, zapzayıf bedenini taşıyan çıtırık bacaklarıyla iki ayağının üzerinde durmaya çalışan yeni doğmuş bir tayı anımsatıyor, yelesi yerinde kuzguni saçları var. Leş gibi kokan, uyuz gibi kaşınan, az bir kumaş parçasının örttüğü bedeninde kemikleri sayılan, sadakatsiz, prensipsiz, gurur ve etikten habersiz, dengesiz, inkardan beslenen, evine dönmek istemeyen, zaten bir evi ve ailesi de kalmamış, “Hıristiyanlar ölüyor ben Hıristiyan değilim” diye işin içinden çıksa da, defalarca dininden dönüp defalarca günah çıkartan, yoklukta rahiplerin hayatlarını havale ettikleri ama hayatına girdi mi çıkmak bilmeyen, biraz yılışık, hayatta hep itilip kakılmış ama acı çekmekten ve ölmekten de çok korkan ve bu korkusundan dinine en kolay yoldan ihanet ederek kurtulan, enteresan bir kompozisyon çiziyor göründüğü her karede. Coğrafyaya yakıştıklarından mıdır nedir, yardımcı rollerdeki bütün Japon oyuncular harikalar yaratıyorlar. Kichijiro karakteri bu film için neyse ve ne kadar önemlise, yönetmenin New York Çeteleri’ndeki Daniel Day Lewis’in canlandırdığı Kasap Bill de o benim gözümde. -Efsaneler ölmez, şekil değiştirirler.- Bir filmin olmazsa olmazlarıdırlar.

Kichijiro tarafından ihanete uğrayacaklarını bildikleri halde çıktıkları yolda onları ilk karşılayıp kucaklayan, ruhlarını besledikleri için akşam yemeklerini onlara veren saf köy halkı oluyor. Saklanarak yaşayan bir halk var karşılarında. İnançlarını, sevgilerini bir yük yapmış taşıyorlar sırtlarında. Yüzlerinde ise bir maske. Andrew Garfield’ın canlandırdığı Rodrigues onların neden bu kadar çok acı çekmek zorunda kaldığını soruyor kendi kendine. Öte yandan gündüz kulübelerinde karanlıkta saklanarak yaşayan rahipler, geceleri yeraltında yaptıkları ayinlerde sessizce ve Latince dualar etmekten, köy halkının ruhlarının açıklarını paylaşmaktan, Hıristiyanlığın getirdiği sevgi ve haysiyeti kazandıklarını görmekten büyük bir haz duyuyorlar. Rodrigues bu yaşadıklarının hayatını anlamlı kıldığını düşünüyor. İlk defa hayvanlar gibi değil de, Tanrı’nın kulu gibi davranılan halka, bu zamana dek çekmiş oldukları acıların hiçlikle değil, kurtuluş ile sonlanacağı sözü verilmil olsa da, filmin ilerleyen dakikalarında bu vaadin gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu dünyada mükafatlandırılabilineceğini düşünen ve hep fakir kalmış, ezilmiş köylü için umudun pırıltıları, akabinde yaşanan şiddet dolu dakikalarla siliniveriyor bir anda. Çünkü Hıristiyanlığın yasadışı kabul edildiği bu topraklarda er ya da geç deşifre oluyorlar. Yakalanan ve işkenceye maruz kalan köylüleri gözyaşları içinde uzaktan izleyen rahip için sorgulama aşaması başlıyor yavaş yavaş. Tanrı insanları test etmek için imtihan ederken, imtihanın neden bu kadar zor olduğunu, neden kendi kalbine baktığında onlara verdiği cevapların bu kadar zayıf göründüğünü soruyor. Kichijiro testi geçip işkence çekmeden ölmekten kurtulurken, diğer üç adam dalgalar ve tuzla imtihan oluyorlar. Tüm bu yaşananları uzaktan izleyen köylüler Tanrı’nın sessizliğine benzer bir sessizlik içinde ama saygıyla izliyorlar olan biteni. Rahip Rodrigues’se bunca acıya katlanan bu insanlara Tanrı’nın sessizliğini nasıl açıklayabileceğini düşünüyor keder içinde. Rahip Garupe ise bu insanların kendileri yüzünden ölümünü izlerken, kendi kaçışlarını içine sindiremiyor bir türlü.

downloadfile

images-5

downloadfile-1

Filmin ikinci yarısından itibaren Kichijiro tarafından İsa’nın onu otuz gümüş karşılığında Yahudilere satan havarisi Yahuda’nınkine benzer bir ihanetle Rodrigues’i Nagasaki yönetimine ispiyonluyor. Rodrigues’in kendi imtihanını ve akibetini izliyoruz bundan böyle. Hapsedildiği tahta bir kafesten Japon Hıristiyanlara yapılan işkenceyi dinlemek zorunda bırakılıyor. Bundan önce ara ara gördüğümüz engizisyoncu Inoue önemli bir yer teşkil etmeye başlıyor ve bu yaşananları Japonlar açısından değerlendirmemizi sağlıyor. Dört güzel karısı olan bir adamın hikayesini anlatıyor Inoue. Hepsi birbirini kıskanınca huzuru kaçan adam, dördünü de uzaklaştırıyor kendinden ve kaçırdığı huzuru tekrar yakalıyor. Bu hikayeyi Japonya’ya uyarladığında, dört güzel kadın olarak İspanya, Hollanda, Portekiz ve İngiltere’nin üstün gelmek adına sarayı yıktıklarını söylüyor. Bu yüzden Hıristiyanlığı kabul etmememiz gerekiyor diyor. Bundan sonra filmin en can alıcı ve akılcı diyaloglarına şahit oluyoruz Inoue ve Rodrigues arasında geçen. Neticedeyse dinlerini bir lanet değil, tehlike olarak gördüğünü itiraf ediyor. Bu noktadan bakıldığında iki tarafın da kendince haklı olduğunu görüyoruz. Misyonerler fersah fersah uzaktaki ülkelerinden geldikleri Japonya’da kaleyi içerden, iyilikle fethetmeye çalışırlarken, Japonlar hiç büyüklük taslamadan, özlerini bozup huzurlarını kaçıracak olan dinden öte onun temsilcilerine şüpheyle bakıp, kendi içlerinden Hıristiyanlığı seçen halkı asimile etmek için en ağır ve en yaratıcı işkence metotlarını kullanıyorlar. Sağ kalan misyonerleri de Japonlaştırıyorlar ellerinden geldiğince. Mezara giresiye kadar peşlerini bırakmıyorlar. Ondan sonrasını tek bilense Allah. Her zamanki gibi bu uğurda en çok acı çekenler zaten doğuştan fakir olan halk oluyor. Ölmek daha iyi, cennet buradan çok daha iyi, kimse aç ya da hasta değil orada, vergi ve ağır işler de yok diyen esir bir Japon Hıristiyan kızın sözlerine hak vermemek elde değil, yaşadıkları sefalete tanık oldukça. Öte yandan tüm gerçekliğiyle dönem ve bölge insanlarının ortak yazgısını sinemaya uyarlamayı başarmış, çok başarılı atmosfer, karakter ve kompozisyonlar yaratmalar ustası Scorsese imzalı senenin en iyi filmlerinden biri çıkıp gelmiş bulunuyor karşımıza. Bize düşense izlemekti hiç yorulmadan. Kadim uygarlıkların ve dinlerin gizli kalmış aşamalarını çok bilemesek de, değiştirilemez insan doğası üzerine çok şey söyleyen bir film var karşınızda, inancınızdan öte size sizi sorgulatacak olan.

downloadfile

images-7

 

Reklam

SILENCE : SESSİZLİK’ için 4 yanıt

Add yours

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: