AMY:
“Sen esmeyi seviyorsun, ben esintiyi” Amy
“Kalbimin duracağı, öleceğim güne kadar seni seveceğim.” En favori Yahudi kızın, Amy
“Her zaman seni seveni incitirsin.” Amy
Kuzey Londralı, Yahudi bir ailenin kızı, Alex Winehouse’un kendinden küçük kız kardeşi, Janis ve Mitch’in ikinci çocukları, müziği gelecekteki bir kariyer seçeneği olarak görmemiş bir şarkıcı, besteci ve söz yazarı, aynı zamanda güçlü bir kontralto ve ne yazık ki erken gelen ölümüyle, aynı yaşta gizemli bir şekilde ölen 27’ler kulübü üyesi olmaya hak kazanmış meslektaşları gibi hep yirmi yedisinde kalacak bir müzisyen. Aileden gelen genetik yatkınlık onu müzik yapmaya itiyor. Anne tarafından müzisyen akrabaları olduğu gibi, çok sevdiği büyükannesi de bir şarkıcı. Caz sevgisi ve yaşıtlarına göre kaliteli müzik tutkusu onlardan miras. Bestelerindeki güçlü altyapı ve şarkılarının sözlerini kendi yazıyor oluşu, onu benzer pop ikonlarından ayıran özelliği. Aynı kategoride yarıştığı kendinden kıdemli isimlerin arasından her işini tek başına görerek sıyrılabilmiş genç yaşında. Kendi filminin hem yönetmeni, hem senaristi, hem de oyuncusu. Fark yaratabilmiş olmasının nedeni ise bu özgünlüğü ve sınırsızmış gibi duran kabiliyeti. Müzik için çok özel bir kumaşla yaratılmış ve dünyaya gönderilmiş sanki. Çook iyi, en iyilerden bir tanesi. Üzerine çıkabilmiş daha iyi, daha güçlü ve orjinal bir ses yok henüz.
Sivri dilli, hazırcevap, aklına eseni söyleyebilme cesaretine sahip, canı sıkıldığı zaman iğnelemekten çekinmeyen, pervasız/uçarı bir tarafı var. Kısaca “asi”. Aynı zamanda karşı taraf ilgisini çekmeyen ya da hoşuna gitmeyen şeylerden bahsediyorsa eğer, orada yokmuşçasına hareket edip, onu hiçe sayma özelliğine de sahip. Davet edildiği programlarda sunucuyu iğnelemekten çekinmiyor. Nereden geldiğini kendisinin de bilmediği, hesapsız bir özgüveni var. Kendine özgü saçları, üzeri dövmelerle kaplı gittikçe sıskalaşan kolları, makyajı, rengarenk kocaman küpeleri, çiçekli ve renkli desenlerle bezeli elbiseleri, ünlü modacıların kreasyonlarını etkileyebilme potansiyeline sahip stili, yarı gurur yarı utangaçlıkla sürüklediği nazik bedenini dik tutmakta zorlanıyormuşçasına parmaklarının ucunda taşıyan topuklu ayakkabıları ve uluorta dokunmaktan, öpüşmekten hiç çekinmediği ve uğruna besteler yaptığı hayatının aşkı ya da öyle sandığı Blake’i ve artık özeli kalmamış özel olmayan hayatıyla, dünyaya kafa tuttuğu sanılan ama aslında korku içinde bir kız karşımızdaki erken gelen şöhretin ağırlığını taşıyamamış olan. Ela renkli, iri ve güzel gözleriyle sanki bir başka bakıyor hayata. Kurnazlığı kaldırmayacak bir akla sahip olması çöküşünün en büyük nedeni. Hesap kitap yapmadan hisleriyle ortalıkta dolaşıp duruyor. Arada besteler yapıyor, kafasına üşüşen kelimelerin arasından seçtikleriyle şarkı sözleri yazıyor. Ve hep kendini yazıyor. Liriksel ve melodik kapasitesine bakınca, genç vücudunda çok yaşlı bir ruh taşımaktakta olduğunu düşündürtüyor. İç dünyasındaki çalkantıları, baş kaldırışlarını, incinmişliklerini kısaca kendi şahsi meselelerini içtenlikle sözlere dökebiliyor. Bir gün geliyor, Londra’nın banliyölerinden gelen samimi sözler yazan ve kendini yazan bir kız Grammy’leri kucaklayıveriyor. Hayat her zaman sürprizlerle dolu olmuştur sevgili okuyucu.. Ama hiçbir zaman adil olmamıştır. Çok fazla yetenek sanki nispet yaparcasına tek bir bedene sıkıştırılmıştır. Milyonda bir olan bir durumdur. Kendimle baş etmek için müzik yapıyorum diyen Amy’nin ne çektiğini düşünün bir de. Kimsenin hayatta neye dönüşeceğini bilemediğine bir örnektir Amy. Bilseydi eğer o şarkıları yazamayacaktı, bilseydi eğer kendini mahvetmeyecekti. Sıradan insanlar için hayatta hazır olduklarını düşündükleri şeyler çok büyük değil ve büyük şeyler yapacak olanlar da neler olacağından habersiz ve hazırlıksız yakalanıyorlar. Plan yapanlar kendilerini sevenler, sevilenler ve unutulmazlarsa unutulmadan sevilecek asiler.
Elinden tutmasını istediği adamların arasında ilk sırada babası var ve Amy hepsinin ellerine yapışmak istiyor sıkı sıkıya hiç bırakmamacasına. İlk darbe babasından geliyor. O daha on sekiz aylıkken bir başka kadınla ilişki yaşamaya başlıyor Mitch. Bir çocuk, sonrasında ise genç bir kız için çok önemli sayılabilecek zamanlarda baba ortalıkta yok. Çocuklar anneleriyle büyümeye çalışıyorlar. Amy zihnini topladığında, annesinin karşısında durması bir hayli güçleşiyor. Kadın Amy’e hayır diyebilecek kadar güçlü olmamış hiçbir zaman. Annesi hiç kimseye hayır diyemeyecekmiş gibi görünüyor zaten. O da kendi hayatıyla çok zor baş edebiliyordu belki de. Boşlukların acısını başka şeylerle doldurmaya çalışan Amy ise tombul kuşa dönüşüyor ergenlik çağında. İştahla yemek yediği anlar var kameraya çekilmiş olan. On dokuz yaşında depresana başlıyor. Geçmişinden miras bulimia nervozası ve madde bağımlılığı sayesinde anoreksik bir hal alıyor dış görünüşü. Ünlü olduktan sonra diksiyon derslerinde kalıcı değil, bu eleştirilse de Amy eğitim almak hususunda başarılı değil, disipline olamıyor. O yüzden konuşmalarının, coşkusunun, sınırsız sevgi arayışının ayarı yok. Okul hayatı da karışık. Çok sık okul değiştirmiş. Sırf bu yüzden belki de aklına eseni yapıyor, dilediği gibi hareket ediyor. Hareketleri frenlenemez. Başarının özgürlük demek olduğunu düşünebilen sayılı, şanslı ve yetenekli insanlardan. Disiplin altında kalmamışlığı onu uçuran. Tutunduğu erkekler bir parça daha aklı başında hareket edebilselerdi eğer-kızının hayat hikayesini kendi hayat hikayesine çeviren babası başta olmak üzere- şu an yaşıyor olabilirdi belki de.
Yönetmen Asif Kapadia’nın benim izlemiş olduğum ikinci belgesel filmi Amy. İlki 2010 yılı yapımı Senna’ydı. Senna ve Amy; ikisi de yaptıkları işlerde en iyiler hem yaşadıkları dönem içerisinde, hem de sonrasında birer efsane olarak hatırlanacak olan. Kapadia otobiyografik belgesellerde çok başarılı, iyi bir yönetmen. Malzemesinin üzerinde öznel olarak severek çalışıyor ve sonuna kadar arka çıkıyor ona. Taraf tutmak tarafsız olmaktan iyidir her zaman. O da öyle yapıyor. Winehouse’un magazinlere yansıyan alkolden düşmüş görüntülerini koymuyor filmine. “Sarhoş göt” diyenlerin görüntüleri var onun yerine. Sen de ahlaksızsın bu halinle “sarhoş olamayan göt”. Sarhoşken mutlu olamayan ruhun halinden ne anlarsın sen? Filmin açılışında kullanılan ilk videoda Amy henüz on dört yaşında ve o ve arkadaşları kamera karşısında türlü maskaralıklar yapıyorlar. İçlerinden bir tanesinin yaşgünü ve doğum günü şarkısını söylüyorlar ona hep bir ağızdan. Amy aniden yerinden kalkıp, aynanın karşısına geçip solo yapmaya başlıyor. Şarkıyı bitirdiğinde herkesin yüzünde bir şaşkınlık oluyor. Yaş günü sahibi için Marilyn’in Başkan’a söylediğinden daha unutulmaz bir an ve anı bu. Çünkü olağanüstü söylüyor ve kameralar kayıtta. O yaşta nasıl diye düşünmeden edemiyor insan. Trajik ölümünü bildiğimden olsa gerek, keşke diye diye izliyorum filmi. Amy’nin hayatı sonu hazin bir sürprizle biten bir kurgu harikası iki saat boyunca akmakta olan. Kendi içindeki gücün farkına varamadığından bir güç arayışı içerisinde. Her kesimden, her insana özgü olabilecek eğilimler ve arayışlar onu bitiriyor azar azar. Bazı şeyler çok erken geldiğinden şaşkın. Bu kadar asi bir kızın erkeklere aşırı düşkünlüğü, bu kadar tapması ve hayatının merkezi yapması, sonra da onların her yaptığını yapmak için paralanması çok dokunaklı. Blake kendini kestiğinde, o da kolunu doğruyor kırık cam parçasıyla. Garip bir itkinin esiri, hastalıklı bir tutkunun içinde kaybolmaya çalışıyormuş gibiler.
“Back to black”in ilk kaydını yaparkenki hali unutulacak gibi değil. Bir dönüm noktası o an Amy için, şarkıcıdan ikona dönüşmek üzere olduğu yolun kapısından girişinin ilk mahrem dakikalarına tanıklık ediyoruz sessizce, amatör kamera çekimi eşliğinde.
Bazı insanlar hayatlarında belli bir plan ve program dahilinde ilerlerler. Keskin virajlar yoktur onlar için. Bir bulut öbeği geçer başlarının üzerinden sabırsızca. Yağansa isteksizce çiseleyen gönülsüz yağmurlardır. Parlak bir gökyüzü sırf hayal değildir onlar için, gelmesi an meselesidir de aynı zamanda. Sonrası iyilik güzellik.. Bazılarıysa öngörülemez bir hayat yaşarlar. Virajları alamadıkları takdirde, aşağısı uçurumdur. Fırtına, tipi başlarının üzerinden hiç eksik olmaz. Gökyüzündeki bulutlar dağılmak bilmez ve cimri güneş yüzünü hiç göstermez. Sonrası karanlık, siyah.. Amy ikinci grubun üyesiydi hiç şüphesiz. Genelinde tüm hayatla, özelinde kendi hayatıyla nasıl başa çıkacağını, bir noktadan sonra neler olduğunu, onu nelerin beklediğini bilmeden girdiği ormanın ortasında, karanlığın yüreğinde..
Müzik için zamana ihtiyaç olduğunu söyleyen ve bu haliyle altmış beş yaşındaki bir caz şarkıcısı gibi düşünen, yazan ve söyleyen Amy, çok kısa zamanda söylenecekleri söylemiş ve hayatının özetini kendi yazdığı şarkı sözleriyle gerisinde bırakmış çoktan. Onların hepsi dinleyicilerine sonsuz birer armağan. Asıllarını yaşatan belgeseller de öyle.
“Yavaşla, sen çok önemlisin. Hayat sana ne kadar uzun yaşayacağını öğretiyor.” Tony Bennett
Bir Cevap Yazın