BUNU UNUTMA:
Keder, utanç ve vicdan; üç kardeştiler.
Birbirlerinin yoluna çıkmamaya özen gösterirlerdi.
Birbirlerinin arkasından konuşmamaya ise yeminlilerdi.
Yoksa adı vesvese olan üvey kardeş girerdi aralarına usul usul, bir anda.
Üçünün de ortak özelliği idi
Yalnızlık onların kaderiydi.
Tabiattan bihaber kendi tabiatlarının kölesi
Tek dostları kendileriydi.
Tek efendileri akseden kendi sesleriydi.
Fısıltıyla konuşurdu utanç.
Vicdan en suskunlarıydı
Keder’in omuzlarında taşıdığını
Dağlar istese de taşıyamazdı.
Ondan hep en sitemkar olandı.
Aynı bedene sığamaz oldular yıllar aktıkça
İsyan ettiler konumlarına
İsyan ettiler yaşadıklarına, yaşamlarına,
Varoluşlarına.
Utanç bir gün dayanamadı
Onca biriktirdiğini kusmaya başladı
Ağzından dökülenler anlaşılmazdı.
Vicdan girdi devreye
Toparladı tüm sözleri
Dizdi hepsini birer birer
Tıpkı bir inci gerdanlık gibi.
Keder geldi aralarına
Sırtlandı bütün sözcükleri
Her zaman yaptığı gibi
Taşıyabildiği en yüksek yere taşıdı onları
Günler, aylar, yıllar sürdü bunu yapması
Bereket yüksünmeden yaptı tüm bunları.
O gün hava pek fenaydı
Fırtına koptu kopacaktı
Keder önünü göremez oldu bir anda
Sığınacak bir mağara aramaya başladı dağın başında
Uçurumun başında tökezledi son anda
Neredeyse düşecekti aşağıya
Kardeşleri ne söylerdi arkasından?
Emanete hıyanet etti, gitti intihar etti diyeceklerdi
Korkaklığın meskeni ben değilim diyecek fırsatım olmadı ki hiç hayatta!
Yüksek sesle haykırdı ilk defa
“Neden istediklerim olmadı hayatta?
Neden benden vazgeçtin bir anda?
Neden kardeşlerim beni anlamaktan çok uzaklar?
Neden hep aynı acı var sol yanımda,
Söküp atamıyorum çok istiyor olsam da?”
Bir ses duyuldu o anda
Fırtına dindi, sessizlik çöktü tüm dünyaya
Ses hemen arkasındaydı ve de yanıbaşında
Dönüp durdukça kendi etrafında
Ses de dönüyordu onunla.
“Ben seni bir his olarak yarattım, bir bedenin ortasında
Tahammülün vardı çünkü o bedende yaşamaya
Başka türlü nereye giderdin ki bir başına?
Yeni bir hayata başlamak çok kolay sanma
Girdiğin yeni hayatlarda eskiyi anıp duracaksın bir başına kaldığın anlarda.
Bir çocuk var bak çok uzakta duyuyor musun şu anda?
Hayır, çünkü dinlemek benim işim.
Ve binlerce, milyonlarca çocuk var ağlayan aynı anda.
O çocuk sanki onlardan biraz fazla öfke taşıyor sol yanında.
Dünyanın renklerini unutmuş körler gibi
Algılayamıyor bazı şeyleri.
-Neden oyuncaklarım yok?
-Neden annemi aldın erkenden ben daha memesini emerken?
-Babam buradaydı az evvel, şimdi tüm sevdiklerim nereye gittiler? diyor.
Şimdi şu an kararını ver keder!
İster misin o çocuğu, ister misin yeni bir hayatı?
Giyebilecek misin yeni bir deriyi, kirpikleri, saçları?
Teslim olacak gücün var mı tüm bunlara?
Sana bir de sır vereyim aramızda kalacak inanıyorum buna
O çocuk çok zorluklar çekecek,
Çok yalnız kalacak uzun yıllar boyunca
Ama talihi dönecek bir gün, talihin dönme huyu olmasa da
Ve kaderlerin üzerine çıkacak bir şekilde.
Söyle şimdi ister misin ona ait olmayı?
Kabul edebilecek misin geçmiş hayatını unutmayı?
Kıyaslama yapmadan, bir daha, başka yükleri taşıyabilecek misin omuzlarında?
O çocuk çok yalnız, baksana tek başına kaldı hayatının başında
Eşlik edebilecek misin ona, gücün var mı buna,
Soruyorum son bir kez daha?
Kaderler değil, kederler yer değiştirir; bunu unutma!”
.
.
.
Bir Cevap Yazın