SEVDA:
Yorganın içinde büzüldüm ve çıkmak istemiyorum. Saat sabahın beşi. Of Allah’ım ne olurdu haftanın altı günü çalışmak zorunda olmasaydım. Vardiya usulüne alışmak yeterince güç zaten. Bir hafta gececiyim, bir hafta gündüz çalışıyorum ve hepsinde de tek yaptığım eve gelip uyumak oluyor sonra da gün ya da gece hangisi var ise önümde bitiveriyor çabucak. Sonra gene sabah ya da akşam oluyor ve ben gene işe gitmek zorunda kalıyorum. Yatağımın içi sıcacık ve beni bırakmak istemiyor. Offf, ben de onu. Anam kalkmış. İçerden tıkırtıları geliyor. Sobayı yakmış olsa bari. Yorganım da bir adam gibi sardıkça sarıyor, tüm bedenimi. Kalk giyin, tak takıştır, buz gibi de akar şimdi musluğun suyu. Pazartesi bugün. Pazar ve cuma yoğunluğu olmaz ama olsun gene de. Boğazım ağrıyor dün yediğim soğuk manda yoğurdu yüzünden. Anonslara başlamazdan önce, boğazımı ısıtacak bir şeyler gerek bana. Anam sobayı yaktıysa eğer, kesin çayı da demlenmeye koymuştur üzerine. Bir bardak sıcacık çay. Bunun için bile yatağımı bırakmak istemiyorum. Hiçbir şey için yatağımı bırakmak istemiyorum. Uyumak istiyorum ben. Tek. Git şimdi hep aynı şeyler. Mehdi’lerin otobüsler vızır vızır. Hiç sevmiyorum o yılan gözlü oğlanı. Anam sorup duruyor var mı sana göre oğlanlar diye ama ben ısrarla yok diyorum. He ana, göz koyan da yok. Aman olmasın da. Hepsi oynaşmak ister, ciddisine gelen yok ki. Kimi bedava çay peşinde, çoğu evli, kuma peşinde. Ben hangine varam ki ana? Yok işte. İki yakamız bir araya gelsin diye çalışıyorum orada da, yoksa bir dakika durmam çıkar giderim. Ben de istemez miyim başımda kocam olsun, sıcak yatağım, bir de yanan sobam olsun. Bütün gün milletin ağız kokusunu çekmekten, anons yapmaktan iyidir. Bıktım. Anonslarım güzel gerçi, bakışlardan hemen anlıyorum. Anlar anlamaz masalarından kalkıyorlar telaşla. Mikrofonu çok yaklaştırmadan, yalayıp yutmadan, söylüyorum, akıyor sözlerim. Bir ara tertibat bozulmuştu da ne zorluk çektiydik. Çığırtkanlar gibi bağırıyordum ortalıkta. Masa masa geziyordum şarkıcılar gibi. Şükür onlar geçti de.. -“Tamam ana, kalktım sabret hele.”
—-.—-
-“Ankara istikametinden gelmekte olan 06.T.1985 plakalı Isıntur yolcuları. Otobüsünüzün hareket saati gelmiştir. Araçlardaki yerlerinizi almanız rica olunur. İyi yolculuklar dileriz.”
-“Ankara istikametinden gelmekte olan 06.T.1985 plakalı Isıntur yolcuları. Otobüsünüzün hareket saati gelmiştir. Araçlardaki yerlerinizi almanız rica olunur. İyi yolculuklar dileriz.”
-“Lütfen dikkat bir adet çocuk künyesi bulunmuştur. Lütfen danışmaya başvurunuz!”
-“Lütfen dikkat Van Turizm yolcuları için yarım saatlik ihtiyaç ve yemek molası başlamıştır. İyi yolculuklar dileriz!”
Hah geldi işte gökgözlü. Neymiş öğrenelim bakalım derdi. Sırıta sırıta geliyor salak. Yok yemem. Sen de zıkkım ye. Anonsum, işim var herhalde. Hem senin gibi gönül eğlendirmiyoruz burada. Boş boş. Şu kıza bak hele, ne gıcık yarabbim. Bir afralar bir tafralar, sanırsın dünyanın merkezi onun durduğu yer. Yakışıklı oğlanı da takmış koluna. Süs püs. Ben daha aynaya bakamadım. Sabah geçti, öğlen oldu. Acı çaylardan midem kasıldı. Şans işte. Ben biliyorum zaten, şu kaderime bak sen. Burada biraz daha kalırsam ya kahrımdan öleceğim ya da geri geri gelen otobüsün altında kalıp ezileceğim. İnşallah o gelsin çarpsın da, ben atmak zorunda kalmayayım. Yoksa babacığıma da kavuşamam. Şimdi bu salakların hepsinin bir babası vardır kesin. Hepsinin. Yok ben biliyorum ben kesin burada, oturduğum sandalyede öleceğim, benim değişmez tüneğimde. Sıkıntıdan patlayarak. Şu kızın da eteği güzelmiş.
“Adaletin nedir ki dünya?”
ZErİN:
Tek “r” ile, nüfus kütüğümdeki şekliyle. Sarsak memur yüzünden hepsi. Sorma bir de tanıdığıydı babacığımın, “zerin” diye yazıvermiş. Herkes “zerrin” der, demesine de, pasaportta sorun, nüfusta sorun, seçimde sorun. Dangalağın teki yüzünden ismimden ben de şüpheye düştüm kaç kere. Nüfusta o kadar ne işim var diye soracak olursanız, evliliklerim ve dolayısıyla boşanmalarım memurlarla pek sık haşır neşir olmama sebebiyet vermiştir diyebilirim ancak. Hatta dördüncüyü nüfustan bulmuştum. Ne hoş tesadüf idi. Sonuç mu? Dört koca, sıfır çocuk. Sonuç mu? Gene dulum, gene dulum. İlkinde gençlikten, hormonlar filan tabi aman vermiyor insana, süpürgeyle derler ya, o hesap. Evdeki hesap çarşıya uymayıverince kaldım yayan. Ama rahmetli babam dediydi, bu sümüklüden sana koca olmaz dediydi ama gençlik işte. Gençtik gene, duramadım çok. Taktım ikinciyi koluma. Komşunun şeyiydi, komşu-mun, komşu-muzun, babamların komşusunun kocası. Koşa koşa girdiydim koynuna, öyle de çıktım. Yazık oldu iki çocuğuna. Benden sonra daha birleştiler mi bilmiyorum. Bilmek de istemedim zaten. Rahmetli babacığım apar topar taşınmasaydı mahalleden, gene gelirdi haberi de. Karısı kapıya mı gelmiş ne, yuvamı yıktı körolasıca filan deyince, babacığım çareyi kaçmakta bulmuş. Bu adam hiç sana yarar mı a kızım dedi ve dediği de çıktı zaten. Yine, yeniden. Üçüncüyü bir gece polis koynumdan aldı götürdü. Meğer kaçakçıymış. Babam hırsızdan koca mı olur dedi, haklıydı da. Hapisten çıkamadan ayrıldım ondan da, dördüncü şiddetli geçimsizlikten. Bende geçinecek hal bırakmadı ki, ilk üç. Ondan da boşandım. En iyi bildiğim şey oldu bu da sonuçta. Hayat pratiğimi kocalar ve evlilikler üzerinden yaptım hiç istemeden. Babam sonuncusunu göremedi. Ömrü vefa etmedi. Bir gece uykusunda tık diye gitmiş, hiç sebepsiz. Hala burnumun direği sızlar. Hala babam derim, onca erkek geçti. Ben tek babamı sevdim. Canım babacığım. Bir tek sendin bana iyi davranan.
—-.—-
Bu kaçıncı mola? At arabası mübarek! Belediye otobüsü gibi her yarım saatte bir mola. Söyledim de hıyara. Yok yaşlı çokmuş, yok tuvalet molasıymış. Tüm çişi gelenler bir arabaya toplanmış mübarek. Neyse neyse.. Bıktım, yoruldum ben artık elaleme dert anlatmaktan, bu son ama bir daha bu firmayla uzun yola çıkanın.. Bir ıhlamur söyleyeyim de sinirlerime iyi gelsin bari.
Ihlamurumu içtim, tuvalete gittim, otobüste otur, dinlencede otur, bastılar yemin ediyorum. Şu adamlara bak, şu tiplere, bunlardan da koca olacak güya. Kılıksızlar. Kafalarında takke, topuklarına basmaktan ayakkabılarının gerisinin derisi kıvrılmış. Hoş deriyseler tabi. Avrupa böyle mi ya? Adamlar heybetli, zevkli, çağdaş, modern. Denize bakmış gibi oluyorsun, adamların gözlerine baktığında. Pırıl pırıl, berrak bir su gibi. Şuna bak şuna. Bıyıklarından çorbanın yağı akıyor. Tuh pis. Bizden adam olmaz. Bizden bir şey olmaz. Anadolu hala aynı Anadolu. Kadınlar şalvar, adamlar yumurta topuk, kaytan bıyık. Sarkık memelerinize kaytan bıyıkları sürter sonra da bir türkü tutturursunuz, tombul tombul diye. Ne asap bozucu yer burası.
—-.—-
-“Anhara’ta gevjen zıfır de bin dokazyüzzeksenbes pilakalı Ikkswjsk yolcuları. Otobüsünüzün hareket saati geçjmiştir. Lütfen yerlerinize. İyij yolculuklar.
-“Anhara’ta gevjen zıfır de bin dokazyüzzeksenbes pilakalı Ikkswjsk yolcuları. Otobüsünüzün hareket saati geçjmiştir. Lütfen yerlerinize. İyij yolculuklar.”
-“Lütfjen tikat bir adet hocuk hunyesi bulunjmuştur. Lütfen tanışmente başvurunuz.”
-“Lütfjen tikat Zereflihochisar’dan gelmiş olan otobisümüz ijin yerim sattlik ihtiyaç ve melesi bajşmıştır. İyi yolculuk.”
Aa ne diyor bu ayol! Nereden geliyor bu ses, bu anons bize mi, nece konuştu bu şimdi? İçmiş mi ne? Turist var sandı herhal, rusça mı yaptı ki anonsu? Hah şu kadınlar bizim arabadan, onlar da şaşırdı vallahi. Kimse bir şey anlamadı ki, yarım saat oldu mu, unuttum ben de kaçta bindiydik, kaçta indiydik acaba otobüse? Gidip sorayım ama anlaşabilecek miyim acaba bu kızla, anonsu böyle ise, konuşması nasıl olur ki? Süsü püsü de tammış. Bak sennn.. Suratı bir küp boyaya düşmüş, saçlar da bülbül yuvası, süse püse ayırdığın vaktin bir parçasını anlaşılır bir Türkçe için harcasaydın ya, a şapşal kızım benim. “Kızım, ben senin yaptığın anonstan bir şey anlamadım. Mikrofonu ağzına sokmadan yap bir dahaki anonsu bari.” “Hiç söyleyen olmadı mı bunca buradasın sen, kimse bir şey anlamamıştır, çok otobüsler kaçıran çıkmıştır burada.” “Yok çıkmadı mı? Şansa bak sen. Ben aptal diyorum bu millete, hepsi benden akıllıymış, bak sen şu işe!”
“Hayatın sana gelen kısmının bir kıymeti yok. Sen onun ayağına gittiğin müddetçe varsın. Hazır bir şey yok bu dünyada. Dünyayı değiştirmek gerek, kendi hayatıma bir anlam katmam gerek. Bir an önce buradan uzaklaşmam gerek, şu otobüse binip gitmem gerek. Tüm iplerimden kurtuldum sonunda, dağılarak uzaklaşmam gerek.”
MEHDİ:
Hah orada durup durur bizimki. Bir havalar, bir afralar tafralar sorma gitsin. Sanırsın kraliçe bu tahtında kurulu, bizlerse gariban halk. Uykusunu alamamış belli, esneyip durur. Biraz kilo almış sanki. Etlenmiş beli bacağı sanki. Eteğini çekiştirir durur, sığışamaz olmuş belli. Belli belli. Beni gördüğü gibi çevirdi kafasını. Havalarını yerler senin kız. Biz buranın gediklisiyiz, sana ne oluyor daha dünkü çocuksun sen. İnat olsun gelecem yanına, inat olsun dikilicem tepene, inat olsun bakacağım gözlerinin içine dik dik. Hele önce bir lavaboya gideyim, saçımı başımı bir yoklayayım önce. Eşek sıpası, ne de güzel bakarsın, sabah sabah aklımı çaldın kız benim.
—-.—-
“Evet abi, motordan sesler geliyor, evet..” Mehdi, hem kendinin, hem diğer firmaların ekipleriyle beraber oturmuş yemek yemektedir. Manda yoğurdu var mı diye sorar garsona. Bugün yoktur. Gebelerin yiyemeyeceğini konuşup gülüşürler kendi aralarında. Mehdi’nin yoğurt alay konusu olur. Onunsa umurunda değildir dünya. Aklı fikri anonsların billur seslisindedir. Ne de güzel okumaktadır anonsları bal gibi, şeker gibi, nameli nameli sanki şiir okur gibi, yavrum benim. Gözü olanın gözü çıksın inşallah. Kimseye yar olma benden başka. Çayını da yudumlarmış. Bak bak. Buradan izlemesi en güzel. Tam böyle, buradan. Göz göze geleyim hele, Kıvanç bakışımı atacağım ama, hah yakaladım sanki. Tuh rezil oldum aynı anda çorbayı içeceğim diye, akıtıverdim üzerime. Gördü mü ki, yok görmemiş belli. Yoksa iğrenerek çevirirdi başını. Sevdan yaktı beni. Ne var sende bilmiyorum ama bana tüm dertlerimi unutturuyorsun. Bütün gün ağız kokusu çekilmez başka türlü. Günde on posta indir kaldır katlanır masayı açışıma, soğuk sıcak ne alırsınız sorusunu dilimde tüy bitesiye kadar tekrarlayışıma, uykudan gözlerim kapanırken şoförün dalmasını engellemek için ordan burdan çene çalışıma ve artık konu bulamazken en sonunda bizim köydeki ineklerle ilgili nenemin hikayelerine gelişime, türlü çeşitli şaklabanlıklarıma, adam yerine konmayışıma, şoför olamayışıma, ehliyet almaya para ekleştiremeyişime, tüm çektiklerime, babasızlığıma, iş olsun da diye amcamın beni bu işe sokuşuna, yıllarımın tüysüz bozkırlarda geçişine, geceleri uyduruk otel köşelerinde yorgunluktan sızışıma, çoğu defa ona bile fırsat bulamadan gerisin geri bitap dönüşlerime, bütün bunların üzerine de asgari ücret alışıma ve ev geçindirmek zorunda oluşuma tek ilaç olan senin o süt gibi bacaklarının hayali olmasa dayanamazdım, inan buna. “Hoop, oğlum gözlerin doldu lan, ne oldu? Anan mı hasta gene?” “Yok abi, esnedim anlamadan, uykusuzum çok, bizim ufak hastalandı gece gece, iki küçük olan, sabahlattı hepimizi.” “Geçmiş olsun!””Geçmiş olsun, senin de zor be Mehdi, neyse koyulur elbet sonunda yola hale. Üzme tatlı canını.”
” “Hayat boş!” diyen büyüklerime inat her zerremle acı çekiyorum be abi.”
—-.—-
Otobüsün kalkış vakti gelmiştir. Gelen geçer, konan göçer. Sarı oğlan gel gel yapmaktadır otobüsün arkasından. Yolcular çoktan yerleşmiş, sayım yapılmıştır. Otobüs tüm azametiyle park yerinden çıkarken, yerine başkaları gelmektedir yemek ve ihtiyaç molası için.
Bir Cevap Yazın