APPLE TREE YARD :
“Korku bizi hayvanlaştırır.” Dr. Yvonne Carmichael
“Sana kafamda aşık mı oldum?” Dr. Yvonne Carmichael
“Biyolojiyi suçlayamam. Cinsellik bir hayvan zevki olabilir ama zinanın insan işi olduğunu keşfediyorum.” Dr. Yvonne Carmichael
“İki insanın arasında nadir olan bir şey bu. Beni gördün. Ben de seni gördüm.” Yvonne
“Bazen hukuk kadınların işine yaramıyor.” Yvonne
Bir BBC One draması olan Apple Tree Yard’ın uyarlandığı kitabın yazarı bir kadın: “Louise Doughty”. Aynı adlı kitabından uyarlama senaryosunun yazarı bir başka kadın: “Amanda Coe”. Dört bölümlük mini dizinin yönetmeni de yine bir kadın: “Jessica Hobbs”. Bir kadın yazmış, bir kadın uyarlamış, bir başka kadın da çekmiş kısaca. Hal böyle olunca da feminist bir yaklaşımı olan metnin fena halde önemli olduğunu düşünmekteyim uzunca. Ben feminist miyim? Hala daha ne olduğumu bilmemekteyim. Bilenlerinse biz biliyoruz deyişlerinden feci halde şüphelenmekteyim. Başrolde yer alan ve minimal mimikle, sıradışı bir oyunculuk veren Emily Watson’ın kendisini sorgulamaya bol bol fırsat bulduğu hapishanede geçen günlerinde ve gecelerinde evlilik dışı bir ilişki yaşadığı adama ithafen seninle tanışmadan önce medeni bir kadındım düşüncesinden hareketle bunun bir öncesi ve sonrası olacağı gibi, bunu belirleyen anın ve tetikleyen olayın öneminin altını da çizmek gerekiyor acilen. Kimse bir kalıba ya da bir tanıma; yaşamsa düz bir çizgide ilerlemeye müsaade etmeyecek kadar gizemlerle dolu. Dizi, görünmez bir çizgiyi geçtikten sonra ancak ve bir noktadan itibaren, bir hayatın nasıl da aniden kontrolden çıkıverebileceğine şahit olmamızı sağlıyor. İnsanı insan yapan hayatlarımızın ve kurulu düzenlerimizin yok olduğu ana sebep olan şeyin ne aşk ne de tutku olduğunu görüyoruz. Bir gün, nereden geldiğini asla tahmin edemeyeceğimiz suratımıza inen sert bir tokat sayesinde ve hayatımız için ilk defa korkmaya başladığımız andan itibaren geriye kalan tüm bu medeniyet denilen şeyin bir rüya olduğunu anlatıyor Apple Tree Yard. Elleri kelepçeli Dr. Yvonne Carmichael rolünde, orta yaşlarda, menopoza ermiş, evli ve iki çocuk annesi, yakında da büyükanne olacağı müjdesini almış, sır küpü, en ve gördüğümüz kadarıyla tek yakın kadın arkadaşı tarafından Kaptan Mantıklı olarak sıfatlandırılan genetik mühendisi bilim insanı rolünde Emily Watson’ın onu bu noktaya getiren korkuyla yüzleşmesini sağlayan olaylar zincirinin başlangıcına yani dokuz ay öncesine dönerek başlıyor dizinin ilk dakikaları.
Dr. Carmichael incecik topuklu ayakkabıların taşıdığı bir parça zarafetini kaybetmiş ve olgunlaşmaya yüz tutmuş bedenini güvenle taşıyor bir yandan, gözünü karşısına çıkan aşık genç çiftlerden alamıyor öte yandan. Aradığı şeyin onu bulmasıysa çok fazla zamanını almıyor. Katıldığı konferansta yaptığı özgüvenli sunumun ardından güvenlikten sorumlu Mark Costley ona ilgi gösteriyor. İçin için karşı cinsten görmek istediği ilgi ve beğenilme isteğine karşılık geliyor bu anlar. Kraliyet’in özel mülkü olan mezarlıktaki şapelde, tam da ünlü süfrajet Emily Wilding Davison’ın 1911 yılında yapılan nüfus sayımında saklanarak adresini “Meclis”olarak kaydettirdiği odada, hızlı ama ateşli dakikalar geçiriyorlar nasıl olduğunu anlamadan. Yvonne daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım diyor ve ayrılıyorlar nazikçe. Otuz yıllık evliliğin verdiği yeknesaklık, ilişkilerinde bir zamanlar var olduğunu varsaydığımız tutkuyu almış götürmüş çoktan. Bir evi, bir yatağı paylaşıyorlar ama aralarında uzun zamandır cinsellik yaşanmadığını öğreniyoruz. Bu yüzden Gary, ona aşık öğrencisiyle en nihayet birlikte oluyor. İki tarafın evlilik dışı ilişkileri olsa da dürüst davranan taraf Gary oluyor ve itiraf ediyor. Yvonne’un içerlediği şeyinse kocasının kaçamağından çok, asistanları ve öğrencileri tarafından çekici bulunan kocasına bu kadar ilgi gösterilirken, bir köşede, kırışıklıkları ve kendi tabiriyle bir jelibona benzeyen vücuduyla artık kendini çekici bulmuyor olması ve beğeni dolu bakışların ondan uzak olması. Yıllar “totalde” kadınlara zihnen olmasa da bedenen daha acımasız davranıyorlar yazık ki her zaman.
Mark Costler işini kamu servisi olarak tanımlasa da, mahkeme aşamasında ancak MI5 çalışanı olduğu ortaya çıkıyor. Gizemli ve her zaman temkinli davranan adamın cazibesi haliyle bir kat daha artıyor Yvonne’un gözünde. İkisi de evli, ikisinin de çocukları var öte yandan. Kaçamak olarak başlayan ama bir ilişkiye dönüşen ve giderek de güçlenen bağın bir nedeni de birbirlerine bir paraşütün temsil ettiği şeyler açısından bakmıyor oluşları. Spontane gelişen ve tutkuyla beslenen süreklilik zamanla tehlikeli bir hal almaya başlıyor. Zehirleri dışarıdan gelse de, panzehirleri birbirleri oluyorlar. Aylar öncesinde ilk bölümün sonunda gerçekleşen tecavüz sahnesi İngiliz izleyiciyi bile şoke eden cinsten olup, üzerine çokça konuşulmuştu. Karşı koyamayacak kadar şaşkın ve korkmuş olan kadının bu andan itibaren olayla baş etme sürecini ve peşini bırakmayan iş arkadaşından kurtulmak için çırpınışını izleyoruz bundan sonra. Son derece sakin ve zararsız görünen ve ilerleyen yaşına rağmen bekar olduğunu tahmin ettiğimiz Richard, önceden göz koyduğu ve evlilik dışı bir ilişki yaşadığını anladığı Yvonne’a planlı bir şekilde saldırıyor. Taşıdığı sır yüzünden, polise gidip şikayetçi olmayacağından da çok emin. Yine de tokat atarken elinin tersini kullanıyor ki iz kalmasın. Kısaca ne yaptığını biliyor. Yvonne, yaşananları anlattığında, Marck onun polis haricinde bir uzmanla görüşmesini sağlıyor. Annesinin doğum sonrası depresyon yüzünden o daha sekiz yaşındayken intihar ettiğini ve oğlu David’e on yedi yaşındayken bipolar teşhisi konduğunu öğreniyoruz bu vesileyle. Şikayetçi olduktan sonra mahkemede neyin kullanılıp neyin kullanılmayacağının bilinmezliğinden bahsediyor aynı zamanda danışman. Evliliğinin ve tüm geçmişinin deşilme durumu söz konusu ve olay üzerinden bir zaman geçtiği için adli delillerin yok edilmiş olmasının aleyhine işleyeceğini de düşünüyor. Yvonne’sa mahkemeye gittiği takdirde, bundan böyle insanların onun hakkında düşüneceği ilk şeyin George Selway’in ona saldırdığı ve onu hapse gönderseler bile kendisinin “bir kurban” olarak anımsanacağı.
Filmin en tatlı karakteri olan Yvonne ve Gary’nin biricik ve bipolar olan oğulları Adam’ın gözünde annesi tam bir kusursuzluk abidesi. Babasıyla daha rahat iletişim kurabilen Adam, bir çocuğa en fazla bir amca olarak yaklaşabileceğini çünkü genlerini aktarmasının doğru olmayacağını, kimsenin onu istemediğini, asla kendisine uygun bir kız arkadaşı olamayacağını, onunsa onu istemeyen ama “şarkı bile söyleyebilen” çok tatlı bir kıza aşık olduğunu söylüyor. Yvonne’u kolaylıkla yargılayan ve sorgulayabilen kişi olan kızının yanında, eser akıllı Adam mahkeme ve yargılanma aşamasında yine tatlılıkla duruyor annesinin arkasında. Öte yandan kız çocukların anneleriyle didişmeleri bitmez ve bir yaştan sonra bir annenin kızı değil, aynı annenin annesi olursun ve bunun da ne ara olduğunu anlayamazsın hayat koşturmacasının içinde. Dışarıdan kontrollü ve hep güçlü görünen Yvonne, anneliğe hazırlanan kızından çekiniyor şimdi en çok. Kızı mahkemede iyi bir izlenim yaratması için onun bir danışmana ihtiyacı olduğunu söylüyor. Bu bir yandan öyle de düşünmekte olduğunun ve duyduğu güvensizliğin göstergesi aslında. Gary bir gün karısına bana ihtiyacın yok derken, Yvonne en nihayet ihtiyaç duyar hale geliyor acı bir şekilde. Bir erkeğin bir kadına verebileceği en önemli ve tek şey, belki de ” güven”.
George Selway’in Mark tarafından öldürülmesinden sonra tutuklanan Yvonne kocasının ödediği yüz bin pound tutarındaki kefalet sayesinde serbest kalıyor. Gary Carmichael rolünde Mark Bonnar herşeye rağmen karısının yanında ve arkasında duran naif eş rolünde Unforgotten’dan sonra ikinci kez hayal kırıklığına uğratmıyor izleyenleri. Yaşananları bir erkek olarak kabullenmek çok kolay değilken, sakinliğiyle üstesinden geliyor olayların. Yvonne’un hayattaki iki şansından biri olan kocası onu bırakmazken, George’u öldürmesi için kışkırttığı Mark bu en önemli sırlarını açık etmiyor ve bir azmettirici olarak hapse girmesini engelliyor. Yalnız başına hareket ettiğini söyleyerek onu güvende tutuyor. Sonuçta Yvonne’un bir hapis cezasıyla arasındaki tek şey Mark. Mahkemeye gelince Mark’ın kötüdense deli olduğunu ispat etmeye çalışıyor savunma. Bunu da kişilik bozukluğu ile açıklamaya çalışıyor. Fakat kişilik bozukluğu olan birinin toplum hizmetinde bir kariyere sahip olmasının yanısıra düzgün bir evlilik yürütmesinin imkansızlığı var öte yanda. Duygusal istikrarsızlık, kendini bilememe, yasayla uyumsuz bir geçmiş, intihara meyilli hareketler ve çeşitli bağımlılıklar da cabası ve fakat evlilik dışı bir ilişki yaşamak ve gerçekleri abartmak psikolojik olarak iyi olmadığını da göstermiyor.
Dizinin dördüncü ve final bölümünün en gerilimli anları Yvonne’un sanık kürsüsüne çıktığı dakikalar oluyor. Mark’ın dişli kadın avukatı saklamakta olduğu yasak ilişkiyi deşifre ediyor. Bunun nedeniyse Mark’ın mahkeme boyunca oturduğu yerden, en nihayet insani bir tepki vererek -Gary’nin, Yvonne’un arkasında durduğunu gördüğü anda- avukatına aralarında geçen yasak ilişkiyi kıskançlıkla anlatması. Bir başka geçerli nedeni daha var ve o da ilişkilerinin gerçek olduğunun herkes tarafından bilinmesine dair dürtüsel bir şey. Ülkemizde kadir kıymeti fazlaca bilinmeyen diziyi izlemeniziyse şiddetle tavsiye ediyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun evli bir erkeğin aldatması kolaylıkla tolere edilebiliyorken, kadın sırrını saklamak zorunda kalıyor. Tek farkla bizde olsa aynı zamanda iffetsizlikle suçlanacak olan kadın, Avrupa’da sadakatsizlikle yargılanıyor sadece. Ve bu indirgemeler beraberinde korkunç cinayetlere yol açabiliyor -hadisenin geçtiği ülke bizim topraklarımız olduğu sürece. Toplum baskısı, kafa yapısı ne derseniz deyin, hepimiz sonunda Gary gibi kocalar istiyoruz. Bizi kesip doğramayacak, yüzüstü bırakmayacak, şefkatli eşler istiyoruz. Neticede kadının temel ihtiyacı olan sevgi sadece. Sevilmemekten muzdarip kimsecikleri öldürdüğümüz görülmedi şimdiye dek.
“Sana yalan söyledim. Ben ülkenin saygın bilim insanlarından, çok zeki genetikçi değilim. Yıllardır orjinal bir iş yapmadım. Hiçbir zaman önemli bir insan olmadım. Sen beni önemli hissettirdin.” Yvonne
Bir Cevap Yazın