FRANTZ

images

FRANTZ :

“-Çok acı çekmiş olmalısın!
-Tek yaram Frantz.”

“Affını istemeye,
Yükümden kurtulmaya,
Öldürdüğüm adamı tanımaya geldim.” Adrien

“Cebindeki mektupta yazılanları içime kazıdım.” Adrien

“Oğlum, oğlun, senin oğlun, senin iki oğlun. Onları cepheye kim gönderdi? Cephanelik taşıyıp süngüleri bileyen kimdi? Bizdik. Babaları. Hem bizim hem de onların tarafında bu böyleydi. Biz sorumluyuz. Onların binlerce evladını öldürürken zaferimizi biralarımızı içerek kutladık. Onlar evlatlarımızı öldürdüklerinde de şaraplarını içerek kutladılar. Evlatlarının ölümlerine içen babalarız biz.” Frantz’ın babası Dr. Hans Hoffmeister

Francois Ozon’un, Ernst Lubitsch’in de bir tiyatro oyunundan uyarladığı 1932 yılı yapımı Broken Lullaby isimli gişede fiyaskoya uğramış tek dram filminden bir kez daha fakat bu kez farklı bir karakterin bakış açısıyla ve bir başka temaya parmak basarak uyarladığı filmi, yönetmenin enteresan filmografisinde, özellikle de son zamanlarda izlediklerim arasında, en başarılı bulduğum eseri olmuştur kısaca(cümlemin uzunluğunu bastırmaya çalışıyorum “kısaca” kelimesinin cılız gölgesine ve kurmakta olduğum uzun cümlelerin nedensizliğine yaslanarak; bu sonradan kazanılmış meziyetimi artı olarak haneme ekleyiniz lütfen ve sonra da o verdiğiniz artıyı özenle atınız çöpe, sakın ola da sakınmayınız, bense gücenmek bilmeyeceğimdir nasılsa). Sekiz kadın ve Dans la Maison vardı bundan önce Ozon Sineması denildiğinde, şimdiyse daha kestirmeden “Frantz” var sadece. Bir parça geç izlemiş olmaksa benim kusurumdur. Telafi etmek için her tür numarayı yapacak ve olmayan gizli güçlerimi devreye sokacağım derhal. Eğer gerekirse de ışın kılıcımla sayfayı ortadan ikiye ayırıp rahatça okumanızı sağlayacağım. Frantz ve naif ve bir o kadar gerçekçi senaryosu melodramlara taş çıkartıyor. Abarttığımı düşünenler için abartmak çok içten bir kelime, inandırıcılığımızı yitirmediğimiz sürece.

images-3

Frantz’ı Ozon’un diğer filmlerinden ayıran en büyük özellik Bergmanvari açılışı ve karakterleri oluyor ilk etapta. Yönetmenin ara ara renklenen ilk siyah beyaz filmi imiş kendisi. Filmin etkileyici serbest uyarlamasını güçlendiren diyalogları, savaş karşıtı söylemleri, özellikle duygu geçişlerini başarıyla verebilen Paula Beer’ın oyunculuğu ve bambi bakışları, kırılgan vücuduyla canlandırdığı Adrien rolünde Pierre Niney sizi sarıp sarmalıyor hararetle. Liv Ullmann canlanıyor gözümde Paula Beer’ın göründüğü her sahnede. 1919 Quedlinburg’una yükseklerden bakılan bir sahneyle açılıyor film. Sonra pazarında, dükkanlarının arasında dolaşıyoruz siyah beyaz, rehberimizse siyahlara bürünmüş Anna. Biricik nişanlısını Birinci Dünya Savaşı’nda kaybetmiş ve şimdi onun ailesiyle birlikte yaşıyor. Merhum Frantz bir ailenin bir oğlu. Ailesinin onun yerine koyabileceği bir başka tesellileri de yok. Anna bir gün ellerinde çiçekler, Frantz’ın mezarı başına gittiğinde taze çiçekleri görüyor ondan önce bırakılmış olan. Mezarlık görevlisine verilen bahşişten onun bir Fransız olduğunu anlıyor. Bir akşam kapıları çalınıyor yüzünü göstermek istemeyen genç bir delikanlı tarafından ve belki de şehrin tek oteline gidiyor Anna, Adrien’ın kimliğini öğrenebilmek için. Adrien bu noktadan sonra sakladığı sırrıyla dahil oluyor Frantz ve ailesinin hayatına. Bizlerse yavaş yavaş bir şeyler öğreniyoruz hem Frantz hem de Adrien hakkında. Anna’ysa tanıdıkça sever oluyor Adrien’ı. Yaşlıca ve onu seven Kreutz’u tek kelimeyle reddederken, Frantz’ın arkadaşı olduğunu söyleyen Adrien’la ortak konuları ve bağları olan Frantz hakkında konuştukça tutuluyor ona. Adrien bu acılı oyunun yaratıcısı ve oyuncusu olarak Frantz’a dönüşmekten şikayetçi görünmüyor. İlk başlarda oğlunu öldürenin bir Fransız askeri olmasından ötürü, onun yerine ölmüş olmayı dileyen ve bu yüzden Adrien’ı kabullenmekte zorlanan doktor baba bile zamanla alışıyor yeni duruma ve seviyor bu kırılgan ve utangaç kemanisti. Annesi oğlunu çok iyi tanıyan ve seven bir arkadaşıyla tanışmaktan duyduğu memnuniyeti gizleyemiyor.  Teselli buluyor aile zamanla Adrien’ın varlığıyla.

Mevsimlerden en çok sonbaharı, dillerden Fransızcayı ve şehirlerden de Paris’i seven, aynı zamanda pasifist, vurulduğu esnada tüfeği dolu bile olmayan, Verlaine’in şiirlerine tutkun, hatta Rilke’ci Anna’ya onun “Sonbahar Şarkısı” adlı şiirini ezberletmiş Frantz’ın olduğu sahnelerde ve sevginin varolduğunu hissettiğimiz anlarda film renkleniyor bir anda baharda açan çiçekler gibi. Aile Frantz’ın döndüğünü farz ediyor Adrien’ın bedeninde. Eve huzur geliyor ilk defa Frantz’ın ölüm haberinden sonra. Adrien aynaya baktığında Frantz’ı görüyor. Frantz yaşıyor sanki onlarla birlikte. Göz kırpıyor ona. Halbuki mezarının altında değil cesedi, Fransa’da cephede gömülüvermiş diğer askerlerle birlikte, isimsiz bir şekilde.

downloadfile

Adrien’ın aile ile olan ilişkisi derinleştikçe bir zamanlar okullarında birbirlerinin dillerini öğrenen iki komşu ülkenin oğullarının cephelerde birbirlerini vuran erkeklere dönüşmek zorunda bırakılmaları anlatılıyor alttan alta. Miıyonlarca genç ölmüş her iki taraftan bu ilk dünya savaşı esnasında. Her ikisi de pasifist olan Frantz da, Adrien’da kaderin bir oyunuymuşçasına gidiyorlar cepheye. Adrien küçük yaşlarda kaybetmiş müzisyen olan babasını. Filmin sonlarına doğru karşımıza çıkan dominant annesine kalmış çiftliği yönetmek ve tek çocuğu Adrien’ı yetiştirmek. Frantz’sa babası tarafından gönderilmiş cepheye, vazifen diye, vatanına hizmet etmen gerek diye. Şimdiyse oğlundan yadigar ve onun yüreğine benzettiği kemanı veriyor Adrien’a ihtiyar bir Alman vermişti dersin diye. Hiç duymadığımız Frantz’ın sesi oluyor keman film boyunca. Film renkleniyor müziğin sesiyle birlikte. Müziğin mutlulukla bir alakası olması yeryüzünde. Frantz’ın görünmediği sahnelerde ama sanki varlığı etraflarındaymışçasına her hissedildiğinde yine renkleniyor film. O hissi bilir misiniz? Seversiniz, kaybedersiniz. Varlığı değil de, onunla geçirdiğiniz anlar canlanır gözünüzde. Filmdeyse Frantz’ın kendisi var oluyor bir anda, yaşıyormuşçasına. Geçmiş şimdiden güzel, şimdiyse anlaşılmaz bir şekilde geleceğe ait bu filmde.

images-1

Filmin dönüm noktası olan Adrien’ın itirafının ardından, Anna kendisini bir dizi kurtarıcı yalanın içerisinde buluyor. Her geçen gün Frantz’ı daha çok seven ve bu yüzden de acısı derinleşen Adrien artık içinde taşıyamaz olduğu yükü, Anna’ya teslim ediyor. Hal böyle olunca Frantz’ın yaşlı anne ve babasını korumak Anna’ya düşüyor. Adrien’ın ani gidişi ve sonrasıyla ilgili onun ağzından mektuplar yazıyor, bir bahane yaratıyor vedasız gidişine. Frantz’ın cepheden gönderdiği mektubunu okurken Adrien’ın sesi karışıyor mektuba bir sahnede. Frantz mutlu bir hayat yaşamasını vasiyet ediyor mektubunda kendisine bir şey olduğu takdirde. Anna manen boğuluyor ve nehre girip intihar etmekte buluyor çareyi. Fakat kurtarılıyor. Sevdiklerini kaybetmekten yorgun, sakladığı büyük sırrı taşıyamaz hale geldiğini görüyoruz. Sık sık karşımıza çıkan intihar olgusu Manet’nin İntihar tablosunda da çıkıyor karşımıza. Ve Anna ile Adrien arasındaki ufacık bir sevgi olasılığı sevimsiz bir şekilde sonlanıyor. Anna Adrien’ı bulmak için Fransa’ya trenle gidiyor. Genç adam evindeki bir sürü sorun, kafasındaki bir sürü soru işaretiyle karşılıyor onu. Birbirlerini sevmek ve ortak bir hayat kurmak için çok geç kalmış, çok yanlış zamanlarda karşılaşmış genç insanlar belki de onlar. Tıpkı Frantz gibi Adrien’da Anna’ya mutlu olmasını tembihliyor. Onu mutlu etmekten o kadar uzak ki. Adrien bir parça saplantılı bir aşkla bağlanmış olduğu Frantz uğruna, hiç yaşanmamış ortak mazilerini yeniden yazarak geçmişte yaşarken, Anna’nın serüveni ve büyümesi Adrien’ın ardından yaptığı tren seyahatiyle başlıyor. Bu yolculuk esnasında yaşadıkları hayattaki yalnızlığını doldurmak ve aynı hislerle kendisini karşılayacağını düşündüğü Adrien’ı görmek olsa da, Adrien’ın bu boşluğu doldurmaktan fersah fersah uzakta olduğuna şahit oluyoruz üzülerek. Anna’ysa teselliyi ona yaşama gücü veren tabloda buluyor. Film Louvre’da, Edouard Manet’nin “Le Suicide” tablosu karşısında sona eriyor. Yüzünde mutluluk okunmayan genç kadının yine de hayat karşısında dimdik durduğunun sinyallerini veriyor bu son sahne adeta. Bu tablonun ona anımsattıklarından yola çıkarak dünyanın tüm acımasızlığına inat içgüdüsel bir yaşama tutunma dürtüsüyle teselli buluyor Anna.

Sonbahar Şarkısı
“Sonbahar kemanlarının uzun hıçkırıkları monoton bir ağırlıkla kalbimi yaralar.
Saat çaldığı zaman, bitkin ve solgun eski günleri hatırlayarak ağlar
Ve kendimi kuru bir yaprak gibi oradan oraya sürükleyip götüren
Hain rüzgâra kaptırırım.” Paul Verlaine

IMG_0010

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Bir Blog Açın.

Yukarı ↑

Soledad/Hábitat

Madrid y sus Circunstancias

Gendering the Smart City

UK-India network curating safety in the city through community art, digital technologies and participatory mapping

MARJİNAL KAFA

BAŞKA BAKMAK LAZIM DİYENLERE...

haganbey

Diş fırçalamak sosyal bir eylemdir.

ahmetss

A modern business theme

GÜVENLİK KAMERA MONTAJ VE KURULUMU

Ankara Güvenlik Kamera Sistemleri Montaj Kurulum ve Arıza Bakım Servisi

yeni bahar

YENİLİKÇİ KIZLAR

İsmail Firdevsoğlu

Çok Okuyup Az Yazan Orta Gezen - #Çokayog

SaphilopeS

ne güzel blues ne güzel karanlık

aleyna'nın blogu

Profesyonel Çekimler

Ümit Hüseyin ÖZER

Farklı bakış açıları, farklı fikirlere uzanır. Farklı fikirler, gelişim ve bilgiye temel oluşturur. Bilgi ise güçtür.

Sinemass'a Hoşgeldiniz

Sinema,Film,Eleştiri,Öneri

Gezegenim

"ama fırtına olmadan dalgalar büyümez ki!"

BİRİKTİRDİKLERİM

YAŞAM PORTALI

siyahgolge

siyahgolge

Sin Edebiyat

iki aylık şiir ve edebiyat dergisi

Alperen Durak

#alperen #reis #birumutturyaşamak

Sadecilik

Sadeleşerek özgürleşin.

SÖZDÜŞÜM

Sözlerin Gülümsemesi Gülden Belli

İzmir nakliyat

İzmir evden eve nakliyat firmaları arasında en iyi ev taşıma ve ofis taşıma firmasıyız. Atasun evden eve nakliyat firmasıyla sizde izmirde sorunsuz ev taşıyın.

Shu’s World

Sanat,şiir,edebiyat

ZÎZNASE

bilgelik sevgisi...bilgi aşkı

Aksaray Ömür Oto Kurtarma Çekici

aksaray cekici aksaray oto cekici aksaray kurtarici aksaray oto kurtarma aksaray kurtarici oto kurtarici aksaray oto cekici aksaray aksaray çekici

CeylancaHerşey

Dijital Kahve, Reklamcılık, Film ve Edebiyat Hakkında KADINCA

kendimesozumvarcom.wordpress.com/

Bu sayfadaki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi vardır.

Türkçe Öğrenmek istiyorumm

Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey...

Yaşama Dair Herşey

My WordPress Blog

Oku!

Yaratan Rabbinin Adıyla...

Dearpink

yaşama dair..

mythought

Wichtig ist zu verstehen, was man liest...

Şifa Otağı

Ruhsal ve Fiziksel Hastalıkların Teşhis ve Tedavisi-Şifa Enerjisi-Hacamat-Sülük-Refleksoloji-Lenf Drenaj-Nefes Terapisi-Akupunktur-Manuel Terapi-Bilinçaltı Terapisi-Aroma Terapi-Fitoterapi-Yaşam Koçluğu

geceninkuyusu

genelde içimden atmak için yazarım, hatırlamak için değil

haricibellek

Unutmayalım diye yazıyoruz.

Benim sesim

Müziğim dillerde

siyah lale

açık söz ve cesaret herzaman işe yarar ;)

comMEDIA

iletişim ve medyaya dair herşey

%d blogcu bunu beğendi: